8. Sınıf Türkçe Paragrafta Anlam 7

Sıralı Test Çöz
Soru 1

“Bizi fark eden hane halkı etekleri zil çalarak dışarı çıkıyor. Sarmaş dolaş oluyoruz. Geniş bahçe avlusu, taş kuyu, küçük kerpiç ev, yanındaki toprak fırın adeta bizim gelişimize seviniyor. Duvarları beyaz kireçle badana edilmiş kerpiç evin en büyük odasında oturuyoruz. Odanın küçük pencerelerinin rahatlıkla bir insanın oturabileceği genişlikteki pervazlarına saksılar yerleştirilmiş.”

Yukarıdaki parçanın dil ve anlatımıyla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenemez?

Soru 2

Al mendiller sallanarak her pencereden

Tren kalktı yavaş yavaş bir gelin gibi

Yeşil kırlar arasından akıp giderken

Ağaçların heyecanla çırpındı kalbi

Bu metinle ilgili aşağıdaki yargılardan hangisi yanlıştır?

Soru 3

Tam o sırada sırtımızda bir serinlik hissettik. Ensemizden, şakaklarımızdan dolanıp da boynumuza inen ter kurumaya başladı. Saçlarımız dağıldı, gözlerimiz kapandı. Durdu sandığımız yüreğimizin gürültüsü kulaklarımıza vurdu.

Metnin dil ve anlatımıyla ilgili hangisi söylenemez?

Soru 4

(I)Bir toplumda bütün sanat, düşünce akımları gerçekçi olup insan varlığını konu edinirse gerçek  anlamda faydalı olur. (II)Önemli olan, kişinin bir aydın olarak kendi üzerine düşeni yapmasıdır. (III)Toplum kendinden olanı, kendi için olanı, çoğu kez aydınlardan daha iyi anlıyor. (IV)Yunus Emre’yi, Pir Sultan Abdal’ı onların benzerlerini “anlamıyor” dediğimiz halktan öğrendik, bilgilerden değil.

Yukarıdaki numaralanmış cümlelerin anlam özellikleriyle ilgili aşağıdakilerden hangisi yanlıştır?

Soru 5

Türkiye’de ilk sahnelenişinin üzerinden 50 yıl geçtikten sonra Genco Erkal, yine bu oyunla sahnede. Tıpkı yarım asır önceki gibi, kimsenin değer vermediği küçük bir memurun iç dünyasına fener tutuyor ve insanın en gizemli taraflarını gözler önüne seren kristal bir ayna gibi duruyor seyircinin karşısında. Bir buçuk saat boyunca oyunun içinden bir an bile çıkmıyor ve tempoyu düşürmüyor. Doğal olarak seyircinin dikkati de hep canlı kalıyor.

Yukarıdaki metinle ilgili aşağıdakilerden hangisi söylenemez?

Soru 6

Kulağında kulaklık, kendi halinde müzik dinleyen çocuk, birden bir şey hatırlamış gibi elini çantaya attı. Bir not kağıdı ve kalem çıkardı. Biraz duraksadıktan sonra telaşlı bir şekilde yazmaya başladı. Bir süre sonra hala müzik çaldığını fark etmiş olacak ki kulaklıkları çıkarıp yazmaya öyle devam etti.  Yazdığı şey, ilham anında canlanan şiirden başkası değildi.

Bu parçanın anlatımı ile ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenebilir?

Soru 7

İlk şiirlerimde şekil zaafı vardı, mısra titizliği “bütün endişesi” yoktu. Eskiden duymak yeterlidir, sanırdım. Ne kadar aldanıyormuşum! Bereket versin sonradan kendimi toparlayabildim: Ömrümde Sükut ile Otuz Beş Yaş’ı okuyanlar bu farkı görebilir.

Bu parçanın anlatımı ile ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenemez?

Soru 8

Nereden geldiği belli olmayan bir gürültü sis içinde kaynıyor, yaklaşıyor, uzaklaşıyor, dalgalanıyordu. Kös, kalkan, boru sesleri at kişnemelerine karışıyor; alınan emirler, yüzlerce ağız tarafından ayrı ayrı tekrarlanıyordu. Bastıkları yerleri görmeyen askerler, savaş düzeninde bağrışarak, duyduklarını tekrarlayarak duman içinde ilerliyordu.

Bu metnin dil ve anlatımıyla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenemez?

Soru 9

“İyi bir yazar nasıl olmalı?” sorusuna verilecek net bir cevabımız yok hala. Olmamalı da. Ben iyi bir yazarın kendi tarzını oluşturması taraftarıyım. Kurallara uyularak, başkalarının yaptıkları tekrarlanarak  iyi yazar olunamaz bana göre. Mesela İhsan Oktay Anar kendine has tarzıyla, kendi kurallarını kendi koyarak iyi bir yazar olmuştur.

Bu parçanın anlatımı ile ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenemez?

Soru 10

Akşamın hafif rüzgarı, zaman zaman inleyen trampet seslerini derin bir uğultu halinde her tarafa yayıyordu. Kederli bağrışmalarıyla ölümü hatırlatan karga sürüleri, bulutlu havanın donuk hüznünü daha çok arttırıyordu. Mor dağlar gittikçe koyulaşıyor, kararıyordu. Yamaçlardaki dağınık gölgeler, kuşsuz ormanlar, hıçkıran dereler, uzaklara giden yollar, ıssız korular, sanki korkunç bir fırtınanın gürlemesini bekliyordu.

Bu metnin dil ve anlatımıyla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenemez?

Soru 11

Güneş yükselip sis battaniyesinin altındaki o muhteşem ve tamamen beklenmedik şehir manzarasını ağır ağır açığa çıkarırken, yüzlerinde belirecek derin şaşkınlık ve hayranlık ifadesini hayal etmek çok eğlenceliydi. Gözümüzün önünde, sis ağır ağır kalkıyordu. Şehrin bazı kısımları, küçük adalar gibi ortaya çıkmaya başladı. Üsküdar’ın yüksek kesimleri, İstanbul’un yedi tepesi, Pera, Boğaziçi’nin Avrupa kıyısındaki yüksek rakımlı semtler, Kasımpaşa’nın zirvesi, Haliç boyunca, Eyüp ve Hasköy’e doğru uzanan diğer kasabaların belli belirsiz görüntüleri, aralıklarla serpiştirilmiş kasaba takımadalarını anımsatıyordu.

Yukarıdaki paragrafla ilgili aşağıdakilerden hangisi söylenemez?

Soru 12

Kültürün önemli halkalarını oluşturan sanat dallarından bazıları Atatürk’ün yaşamında önemli yere sahip olmuştur. Özellikle müzik, edebiyat ve tarih bunlardan bazılarıdır. Serap Buyurgan “Atatürk ve Sanat” adlı yazısında, ulu önderin resim, heykel, mimari, Türk tiyatrosu, edebiyat ve Türk sineması ile ilgili düşüncelerini, bu alanlarla ilgili duyarlılığını ve girişimlerini ifade etmiştir. Mustafa Kemal müzik ile ilgili duygularını en çarpıcı şu cümlelerle açıklamıştır: “…Eğer söz konusu olan hayat insan hayatı ise müzik mutlaka vardır. Müziksiz hayat zaten olamaz. Müzik zevkini hesaba katmadan bir ulusu yetiştirmek olanaksızdır.

Yukarıdaki paragrafın anlatım özellikleriyle ilgili aşağıdakilerden hangisi söylenemez?

Soru 13

Avrupa’da tanınmış bir generalin ya da amiralin yoksul oluşuna hiç kimse hayret etmez. Aslında bu gibi hallerde yoksulluk, bir bakıma, kendi başına şereftir. Bu nedenle Avrupa’da, gerçek anlamıyla para için yarışma ve çekişme sadece belirli çevrelerde görülür. Amerika’da bu iş tersinedir. Orada askerlerin ulusal hayattaki rolü, herhangi bir etki yapamayacak kadar küçüktür. Yükseköğrenimi gerektiren mesleklere gelince; meslekten olmayan bir kimse doktorun sağlık, avukatın hukuk bilgisini gerçekten ölçemeyeceğine göre, bunların gelir seviyelerine bakıp becerileri hakkında hüküm vermek daha kolay olur. Profesörler, işadamlarının kiralanmış hizmetçileridir, böyle olmaları nedeniyle de eski dünyaya oranla daha az saygı görürler.

Bu parçanın anlatımı için aşağıdakilerden hangisi söylenemez?

Soru 14

Ortahisar’ın sokak araları dardır. Kara bata çıka yaptığım yürüyüş, karlı pencereler, üşümüş güvercinler, tüten bacaların hissettirdiği sıcak yuvalar ruhuma iyi geliyor. Evlerin arasından vadiyi görebileceğim bir aralığa çıkıyorum. Aşağıda uzayıp giden buğulu bir manzara var. Vadinin içerisinde ip gibi kıvrılan nehir donmuş, akmıyor, kıyısında kavak ağaçları; boyları güvercin yuvalarını geçmiş. Yuvaların ağzına kar birikmiş. Karın sessizliği her yerde. Anlıyorum. Karda sessizce uyur vadiler.

Bu metnin dil ve anlatımında aşağıdakilerden hangisine yer verilmemiştir?

Soru 15

Ankara’daydım. Gecenin geç saatleri. Kitap okuyorum. Dışarıda bir tıkırtı… Pencereye yöneldim. Dışarıda çöp yığınları. Henüz çöp arabası gelmemiş. Birazdan gelecek. Başına, iğreti bir paltonun kapüşonunu geçirmiş kadın. Elli yaşlarının altında değil. Çöpü karıştırıyor. Anladım ki bir şeyler arıyor. Dikkat ettim, mukavva kutuları ve gazete kağıtlarını topluyor. Orada bir çuval var, ona istifliyor. Belli ki utanıyor. Sağına soluna bakınıyor. Pek alışkın değil yaptığı işe. Belki de kimse görmesin diye o saatleri seçmiş.

Bu metnin dil ve anlatımıyla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenemez?

Soru 16

Altmışa ne kaldı? Üzümden pekmeze geçmiş gibiyim. Benim birçok ustam, öldüğünde bugünkü yaşımdan daha küçüktü. Bu yazıları kitaplaştırmak için, yetmişimi bekleyemezdim örneğin. Hem sonra ne demişler: “Kim öle, kim kala!”

Bu metnin dil ve anlatımında aşağıdakilerden hangisi söylenemez?

Soru 17

Sokaklarda ne bekçi var ne asker. Hiçbir evin kapısı kilitlenmemişti. Gece gündüz ahalinin üstüne kar yağıyordu. Her mahalle bir mektep, her fert bir talebe idi. Bilenler bilmeyenlerden, güçlüler zayıflardan sorumlu idi. Hastalar hastalıkları için üzülmüyor, sağlar sağlık sebebi ile kasıla kasıla gezinmiyordu. İnsanların elinde para, mektupların üzerinde pul yoktu. Kimse amir değildi ve memur da yoktu.

Bu metnin dil ve anlatımında aşağıdakilerden hangisi söylenemez?

Soru 18

Artık oralarda duramazdım., barınamazdım. Doğduğum, büyüdüğüm şehir bana mezardı bundan böyle. Evden ayrılırken Mesut usta siyah mineler, anacığım cevizli pestil, Halit keçi kılından bir heybe, kardeşlerim de topaçlarını verdiler. Heybemi boynuma astım; yol boyu cevizli pestili kemirdim; mola verdiğimde, bir ağaç gölgesinde yahut bir handa, siyah mineleri işledim; yeniden yola koyulmadan evvel topacı var gücümle çevirip yönümü öğrendim. Dürri Baba tekkesine varana değin böyle kaç kez menzil tükettim, kaç diyarda konakladım bilemem. Buraya vardığımda bitap düşmüştüm. Kapı sırlıydı. Kapının tokmağında incili bir kuş durmaktaydı. Onu görünce anladın ki bunca zamandır aradığım yer burasıdır. İncili kuş, gözlerimin içine baktı; sırlanmış kapı ardına kadar açıldı, beni içeri buyur etti.

Bu metnin dil ve anlatımında aşağıdakilerden hangisi söylenemez?

Soru 19

Küçük salonun fes renginde kalın ve ağır perdeli penceresinden dışarısı muhteşem, parlak bir sulu boya levhası gibi görünüyordu. Saf mavi bir gökyüzü… Çiçekli ağaçlar… Cıvıldayan kuşlar… Uyur gibi sessiz duran deniz… Karşı sahilde mor, fark olunmaz sisler altındaki dağlar, korular, beyaz yalılar… Ve bütün bunların üzerinde bir mitoloji rüyasının uçarı gerçeği gibi uçan martı sürüleri… Pencerenin önündeki şişman koltuğa gayet zayıf, gayet sarı, gayet ihtiyar bir kadın oturmuştu. Bahar ve hayata dargınmış gibi arkasını dışarıya çevirmişti. Sönmüş gözleri köşelerdeki gölgelere karışıyordu. Karşısında, bir şezlonga uzanmış esmer bir kız, siyah kaplı bir kitap okuyor; pencereden çiçek, kır kokuları; deniz, dalga fısıltıları getiren tatlı bir nisan rüzgarı giriyordu.

Bu metnin dil ve anlatım özellikleriyle ilgili aşağıdakilerden hangisi söylenemez?

Soru 20

Yokluk içindeki insan, eline geçen şeylerle gereksinimlerini karşılamaya çalışır. İyi veya kötü, az veya çok ayrımı yapmaz. Bazı varlıklı insanlar da beğenilecek şeylerde kusur ararlar. Varlıklılar, yokluk içindeki insanların yaşantısını da kınarlar. “Aç ne yemez, tok ne demez.” diye boşuna dememişler.

Bu metnin dil ve anlatım özellikleriyle ilgili aşağıdakilerden hangisi söylenemez?

Test Bilgileri ve Sonuçlarım
  • Toplam Soru : 20
Ek Bilgiler