1970 yılında Ermenek’in bir dağ köyüne öğretmen olarak atanmıştım. Öğretmenliğe başladığım ilk günü hiç unutamam. Otomobille gidebileceğimiz bir yol olmadığı için patika yoldan katırlarla beş saatte köye varmıştık. Köylüler, köylerine öğretmen atandığını öğrenince çok sevinmişler. Beni görünce çok mutlu oldular. Beş yıl boyunca o köyde çalıştım. Acısıyla, tatlısıyla güzel günler geçirdim.
Bu metnin türü aşağıdakilerden hangisidir?
Kemal Sunal, Halit Akçatepe, Adile Naşit, Şener Şen gibi birbirinden değerli sanatçıların rol aldığı ve Ertem Eğilmez’in yönetmenliğini yaptığı ‟Şaban Oğlu Şaban” filmi 1977 yılında çekilmiştir. Geleneksel Türk tiyatrosunun birçok özelliğini başarılı bir şekilde yansıtan film, aradan geçen uzun zamana rağmen hâlâ değerini korumaktadır. Yeşilçam sinemasının en eğlenceli yapıtlarından biri olan film, günümüzde bile en beğenilen filmlerden biridir.
Bu parça aşağıdaki metin türlerinin hangisinden alınmıştır?
Kanadalı ünlü astronot Hadfield, 3-5 Aralık’ta İstanbul’da düzenlenecek olan Türkiye İnovasyon Haftası etkinliklerine katılacak. Hadfield, uzaya giden diğer astronotlardan farklı olarak Uluslararası Uzay İstasyonu’nda bulunduğu süre boyunca birbirinden ilginç aktivitelere imza attı. Türkiye İhracatçılar Meclisi ve Ekonomi Bakanlığının İstanbul Kongre Merkezi’nde 3-5 Aralık’ta düzenleyeceği etkinlikler kapsamında, 4 Aralık Cuma günü ‟Geleceğe Yolculuk” konulu bir konferans verecek olan Chris Hadfield, renkli kişiliğiyle büyük hayran kitlesine sahip. Uluslararası Uzay İstasyonu’ndaki görevi süresince sergilediği etkinliklerle birçok unvana layık görülen ünlü astronot, Kanada’da ‟Uzayın Tadını Çıkaran Adam” olarak biliniyor.
Küresel iklim değişikliği ile birlikte son 30 yılda kar yağış oranı yüzde 10 azaldı. Bu durum yapay kar kullanımını artırdı. Özellikle kayak pistlerinin yapımında yapay kar kullanılmaya başlandı. Ancak yapay kar doğaya önemli ölçüde zarar veriyor. Örneğin bu karın yapımında kullanılan su pompaları yüksek düzeyde hava kirliliğine neden oluyor. Ayrıca insan yapımı kar, doğal kardan 50 kat sert, 4 kat ağır olduğu için kayakçıların yaralanmasına ve toprak erozyonuna neden oluyor. Yapay karın geç erimesi büyük odunsu bitkiler, geç açan çiçekler ve kuşlar için de ölümcül etki yapıyor. Özetle yapay kar yapımının yol açtığı sosyal-çevresel maliyet çok büyük.
1. Tekerlemelere yer verilir.
2. Gerçek hayatta yaşanmış ya da yaşanabilir olaylar anlatılır.
3. Olayın geçtiği zaman ve mekân belirsizdir.
4. Millî değerlere yer verilir.
Yukarıdakilerden hangileri masal türünün özelliklerindendir?
Koskoca okyanusu aşıp cennet gibi bir ada olan Martinik’e ayak bastıktan sonra keşif turlarına çıkmamız birkaç gün gecikti. Neyse ki kendimizi yollara vurabildik. Yeşil... Buradaki adaları tasvir etmek için söylenebilecek tek sözcük. Martinik’in de yer aldığı ada grubu Küçük Antiller, dağlık bir yapıya sahip ve çok yoğun bir yeşil örtüyle kaplı. Kristof Kolomb’un Asya zannederek ayak bastığı Karayip (Antil) Denizi’ndeki adalar, cennet yakıştırmasını belki de dünyada en çok hak eden yerler.
Asıl adı Kemal Sadık Gökçeli olan Yaşar Kemal, 1923 yılında Osmaniye’nin Hemite köyünde dünyaya gelmiştir. Nigâr Hanım ile Çiftçi Sadık Efendi’nin oğludur. Aslen Van-Erciş yolu üzerindeki Ernis köyünden olan ailesi, Birinci Dünya Savaşı’ndaki işgal yüzünden uzun bir göç süreci sonunda Osmaniye’nin Hemite köyüne yerleşmiştir. Yaşar Kemal, küçük yaşlarda halk edebiyatına ilgi duydu; saz çalmaya, türkü söylemeye ve destanlar anlatmaya başladı.
Benciller, hiç hoşlanmadığım insanlardır. Çekilir hâlleri yoktur onların. Yanlarında bulunmak, konuşmalarını dinlemek büyük bir azaptır; sabır ister. İnat edip katlanmaya çalışsanız bile bir yerde tahammülünüz kalmaz. Ne çare, kaçıp kurtulmak da mümkün olmaz böylelerinden! O kadar çoktur ki onlar, birinden kurtulsanız diğeri burnunuzun dibinde bitiverir.
Bu metin aşağıdaki yazı türlerinin hangisinden alınmış olabilir?
Bilmem bilir misiniz, kültürün güzel bir tarifi vardır. Kültür, insanın okuduklarını unuttuktan sonra aklında kalan şeydir, derler. Hani okullarda bize birtakım işimize yaramayacak bilgiler öğrettiklerini düşünür ve bunun için kızarız ya... Gerçekten okul sıralarında okuduğumuz, öğrenmeye mecbur olduğumuz, ‟Bunlara ne lüzum var?” dediğimiz dersler -kültürün bu tarifine göre- öğrendikten sonra unutmamız gereken şeylerdir. Bütün o bilgileri hazmedip tamamen unuttuğumuzu sandığımız zaman bizde kalan şey kültürümüzü oluşturur. Bu yüzden öğrendiğimiz hiçbir şey gereksiz değil. Sakın bilgi sahibi olmaktan, öğrenmekten kaçmayın!
Makedonya’nın merkezi olan Üsküp’te doğmuşum. 24 Aralık 1908’de... Üsküp, o sıralarda Osmanlı Devleti’nin bir vilayetiymiş. Selanik ve Manastır’la birlikte Rumeli’nin en büyük idare ve kültür merkezlerinden biriymiş. O sıralar şehrin dörtte üçü Türklerden oluşuyormuş. Ben üç yaşındayken veremden ölen babam Nebi Efendi’yi hiç hatırlamam. Babam, rüştiye ve idadi öğreniminden sonra kendi kendine Fransızca öğrendiği için pasaport memurluğuna atanmış. Edebiyata çok meraklı olduğunu, çok okuduğunu anlatırdı annem.