testyazılı sorularıçıkmış sorularkonu anlatımsoru bankası

TYT Türkçe Deneme Sınavı 2

Sıralı Test Çöz
Soru 1

Yeni iş modelleri, çalışma yöntemleri ve iletişim tekniklerinin değişmesi sosyolojik olarak önemli olayları doğurmaktadır (I) (ortaya çıkarmaktadır). Yapay zekâ işlemcilerinin endüstriyelleşmesi ile birlikte sosyal alanda değişim hızının birden artacağı, buna rağmen yeni gelen kuşakların bu hıza kolaylıkla adapte olabileceği (II) (kendilerini uyarlayabileceği) düşünülmektedir. Çünkü kuşakların analizi yapılmaya (III)(çözümlenmesine) çalışılırken genel olarak yaşanan büyük ve unutulmayacak olayların kuşaklar üzerindeki yansımaları (IV) (etkisi) dikkate alınır. Son yıllarda dünya; yapay zekâ, robot teknolojileri ve hizmet otomasyonlarında oldukça hızlı ve önemli gelişmelere sahne olmaktadır (yol açmaktadır).(V)

Bu parçada numaralanmış sözlerden hangisinin anlamı parantez ( ) içinde verilen açıklamayla uyuşmamaktadır?

Soru 2

Kemalettin Tuğcu, çocuk ve genç okurların macera ihtiyaçlarını karşılayabilmiş bir yazarımızdır. O, hayali geniş, kalemi açık bir yazardır. Soluklanmadan okursunuz romanlarını. Romanlarında olaylar hızlı seyreder, merak unsuru oldukça kuvvetlidir. Eski Bir Masal işte bu romanlarından biridir.

Bu parçada altı çizili sözle asıl anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?

Soru 3

Bizde okullarda okutulan tarih kitaplarına tamamen harp tarihi gözüyle bakabilirsiniz. Bunların hiçbirinde kültür tarihimize, medeniyet abidelerine, mimarlık eserlerine yer verilmez. Bazılarında görülen izahlar ise devede kulak bile sayılmaz. İşte bütün bunları düşünen merhum Muallim Cevdet, muazzam bir esere imza atıyor: Türk Ahiliği.

Bu cümledeki altı çizili sözü anlamca karşılayabilecek bir kullanım aşağıdakilerin hangisinde vardır?

Soru 4

I. Psikolojik bir rahatsızlık olan insomnia ya da diğer bir ifadeyle uyuyamama sendromu, özellikle iş hayatının içerisinde yer alan bireylere performans düşüklüğü olarak yansıyabilmektedir.

II. Uykuyu kısaltan birçok etken olduğunu ifade eden uzmanlar, “insomnia”nın özellikle teknolojik gelişmelerle ortaya çıktığını öne sürmektedir.

Yukarıda verilen II numaralı cümleyle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenebilir?

Soru 5

İnsan ve teknoloji etkileşiminde ibrenin makineleşme yönünde ilerlediğini düşünen çok sayıda uzmanın eskiden bilim kurgu olarak değerlendirilen senaryoları, günümüzde yaşananların sıradan, canlı ve güncel bir aktarımı şeklinde görülmektedir.

Bu cümlede sözü edilen uzmanlarla ilgili olarak asıl anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?

Soru 6

I. Günümüz toplumsal yapısı, bilgiyi etkili biçimde kullanan ve yaşama dönüştüren bireye gereksinim duymaktadır.

II. Bu gereksinim, bireylere bilgi okuryazarlığı becerisini ve yaşam boyu öğrenme anlayışını kazandırma yönünde yoğun çabaları beraberinde getirmiştir.

Bu iki cümlede ifade edilenlerin anlamca doğru bir biçimde birleştirilmiş hâli aşağıdakilerden hangisidir?

Soru 7

Vücudun bir kısmı veya tamamı, kısa bir zaman diliminde büyük miktarlarda radyasyona maruz kaldığında ortaya çıkabilecek hasarlar kişiden kişiye değişmekle birlikte genel olarak birkaç hafta içerisinde şiddetli hasarlar, hastalıklar hatta ölüm meydana geliyor.

Bu cümlede aşağıdakilerin hangisinde verilen ses olayları vardır?

Soru 8
Fuat Köprülü’nün, zamanında, (I) ''Bütün Türk edebiyatını (II) terazinin bir gözüne, Dede Korkut’u da öbür gözüne (III) koysanız, yine Dede Korkut ağır basar.” dediği (IV) eserle ilgili günümüzde hâlâ yeni gelişmelerin (V) yaşanıyor olması harika bir olay. Bu cümlede numaralanmış sözcüklerin hangisi “üçüncü tekil kişi iyelik eki” almamıştır?
Soru 9

Brokoli, yaban mersini, kivi gibi antioksidan içeriği yüksek besin maddelerinin kansere yol açtığı yönündeki haber, onlarca yıldır bu besinleri kanserden korunmak için tüketen çok sayıda insanda kafa karışıklığı yarattı.

Bu cümledeki ögelerin doğru sıralanışı, aşağıdakilerin hangisinde verilmiştir?

Soru 10

(I) Galata Kulesi’nin güneybatısında bulunan sura, temelinde ve surun oturduğu ana kayada aylar öncesinde yaşanan açılmaya rağmen müdahale edilmiş değil. (II) Sura dayanan Sen Piyer Kilisesi de tehlike altında. (III) Şair Ziya Paşa Caddesi’ndeki surun temelindeki çökme Beyoğlu’ndan sorumlu İstanbul II Numaralı Kültür Varlıklarını Koruma Kurulu’na ocak ayında ihbar edilmişti. (IV) Kurul, 22 Şubat 2019 tarihli kararında Beyoğlu Belediyesine, çökmeyi önleyici geçici müdahalenin belediye bünyesindeki Uygulama ve Denetim Büroları (KUDEB) Müdürlüğü tarafından yapılıp yapılamayacağını sordu. (V) İstanbul Büyükşehir Belediyesinin Galata surlarının tümüne rölöve, restitüsyon ve restorasyon projesi yapması gerektiğini hatırlattı.

Bu parçada numaralanmış cümlelerle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi yanlıştır?

Soru 11
Türk dizi sektörü (I) öyle oyuncuları (II) barındırıyor ki dizinin fragmanı (III) görüldüğünde -fragmanı geçtim, oyuncunun dizide rol alacağı (IV) duyulduğunda- oyuncunun nasıl bir tiple karşınızda olacağı az çok herkes tarafından kestirilebilir. Dizinin bölüm sayısı (V) ise en çok merak edilen konulardan. Bu parçada numaralanmış sözcüklerden hangisi, “belirtme durumu eki” almıştır?
Soru 12

Üstelik ben bir şairim, bilemezsiniz Her akşam rüzgâr gibi sokaklara düşerek Elleri ceplerinde birisi gezer Bir yürek taşır göğsünde duygulu, ürkek

Bu dizelerde aşağıdakilerden hangisi yoktur?

Soru 13

Bacasız (I) sanayi” olarak ifade edilen turizm pastasından payımıza düşeni hakkıyla alabilmek için (II) bir an önce eksiklerimizi gidermemiz gerekiyor. Açılacak yeni havalimanımızın alt yapısını ve hizmet (III) alanlarının çalışma planlarını şimdiden (IV)  yapmamız gerekiyor.

Bu parçada numaralanmış sözcüklerin türü aşağıdakilerin hangisinde sırasıyla doğru olarak verilmiştir?

Soru 14

Şimdiye kadar gördüğüm şehirler içinde Bursa kadar belirli bir devri karakteristik özellikleriyle tanıtan bir başkasını hatırlamıyorum.

Bu cümlede aşağıdakilerden hangisi yoktur?

Soru 15

Aşağıdaki cümlelerde yer alan birleşik fiillerden hangisinin yazımı yanlıştır?

Soru 16

Araştırmacılar, yüzyıllardır balıkçıları barındıran Karaburun, geçmişi Bizans’a dayanan Yeniköy, Terkos kıyısındaki Durusu, Sazlıdere Barajı kenarındaki Şamlar köylerinde; bazı ilçe merkezlerindeki kahvelerde, mandıralarda, çiftliklerde çalışan yöre insanlarıyla konuştu.

Aşağıdakilerin hangisinde noktalı virgül (;) bu cümledeki işleviyle kullanılmıştır?

Soru 17

Aşağıdaki cümlelerin hangisinde kısaltılmış ifadenin okunuşuna uygun bir ek getirilmemesinden kaynaklanan yazım yanlışı vardır?

Soru 18

Uçan sinekleri suyun içinden vuran balıklar ( ) fırlatma rampasından atılan füzeler gibi ilerleyen bukalemun dili ( ) düşmanını uzaktan nakavt edebilen karidesler ( ) Bu tür avcı hayvanlardaki “silahlar” hayrete düşürüyor insanı ( )

Bu parçada boş ayraçlarla belirtilen yerlere aşağıdakilerin hangisinde verilen noktalama işaretleri sırasıyla getirilmelidir?

Soru 19

(I) Bilişim teknolojilerinin gelişimi ile birlikte ağ sistemlerinin ortaya çıkışı ve erişimin kolaylaşması interneti hızlı bir şekilde yaygınlaştırmıştır. (II) Yaygınlaşan internet sistemi, kendi içerisinde barındırdığı sosyal etkileşim özelliği sayesinde “sosyal medya” olgusunu ortaya çıkarmıştır. (III) İletişim temelinde bu olgu, insanların birbirleri ile etkileşimli iletişimlerini sağlayan çevrim içi internet platformları olarak tanımlanıyor. (IV) Sosyal medya, yeni kuşak internet uygulamaları içerisinde yer alır. (V) Sosyal medyayı da içine alan yeni kuşak internet uygulamaları Web 2.0 ile ortaya çıkmıştır. (VI) Web 1.0, internetin ilk ortaya çıktığı zamanlarda tek yönlü enformasyon işleyişini ifade etmekteydi ve soyal medya kullanımı bu platformda sınırlıydı. (VII) Ayrıca web 1.0 tabanlı sosyal medya uygulaması, içeriğinin kullanıcılar tarafından şekillendirildiği bir ara yüze sahipti.

Bu parça iki paragrafa ayrılmak istense ikinci paragraf numaralanmış cümlelerin hangisiyle başlar?

Soru 20

İlk romanların ayrı bir yeri vardır, hem yazar için hem de okur için. Yazar, ilk kez okurla paylaşır bir romanını. Okur, ilk kez tanışır bir romancıyla. Öte yandan ----. Doğrudur, yazar anlatacaklarını kendi yaşadıkları üzerinden kurgular. Belki de çevresinden, ailesinden ilham alır. Ne ki bunu yaparken bambaşka bir hayatın da olduğunu gösterir bize. Romanın doğasında, tanımında, doğuşunda var olan bir özelliktir bu. Roman, bireyi diğerlerinden ayıran öyküyü anlattığı gibi, ne kadar çok ortaklığımızın olduğunun da altını çizer. Yazarın böyle bir niyeti olmasa bile.

Bu parçada boş bırakılan yere düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir?

Soru 21

(I) “Evlilik” denen bir sözleşme ile oluşan evlilik biçimleri, günümüze değin çok farklılaşmış olsa da varlığını sürdürmeye devam etmektedir. (II) Düşünürler tarafından ailenin sınırlarının çizilmesi ve genel bir tanımının yapılması için farklı kriterler kullanılmıştır. (III) Kimi düşünürler aynı çatı altında bulunanlara, kimileri çeşitli paylaşımlarda bulunan birey gruplarına aile adını vermişlerdir. (IV) Neslin devamı bakımından birbirleriyle bağlantılı olan ve genel olarak da “anne-baba ve çocuklardan oluşan insan birliği” şeklinde yapılan tanımlama bile belli bir aile biçimini anlatmaktadır. (V) Burada öncelikle “neslin devamıyla ilgili bir yakınlık ilişkisi” vurgulanmıştır ama böylesi bir tanım, aile kapsamı dışında tutulamayacak üstelik tarih boyunca toplumlarda yaygın biçimde süregelen geniş kapsamlı akrabalık sistemini ihtiva etmemektedir.

Yukarıda verilen paragrafta numaralanmış cümlelerden hangisi parçanın anlam bütünlüğünü bozmaktadır?

Soru 22

Sanat ve edebiyatın artık eskisi gibi gazetelerde yer bulamaması düşündürücü. Son zamanlara kadar gazeteler, kültür ve edebiyat dergileri, ekleri vererek ön plana çıkardı. Gazete dendi mi akla haberin yanında kültür, sanat ve edebiyat gelirdi. Tanzimat Dönemi’nden bu yana gazeteler hep bu işlevi yerine getirmiştir. Böylece yetişen kuşak da daha kültürlü ve donanımlı olarak topluma hizmet etmiştir. Artık siyasal olayların ağırlıkta olduğu, edebiyat ve sanatı öteleyen bir yaklaşım var. Bu da ister istemez gazetecilikte bir çölleşmeyi beraberinde getiriyor.

Bu parçada gazete ile ilgili olarak aşağıdakilerin hangisinden yakınılmaktadır?

Soru 23

Seçim, hangi alanla ilgili olursa olsun karar vermek demektir. Karar vermek ise bazı şeyleri feda etmek, bir şeyden vazgeçip başka bir şeyi tercih etmek anlamına gelir. Feda edilen şeyleri düşünmek hepimizi çoğunlukla üzer, iç gerilimimizi artırır, sinirlerimizi bozar. İç dünyamızda meydana gelen bu dengesizliğin nedenini dış dünyamızda ararız. Suçu karşımızdakilerin üzerine atarız. Bunun sonucunda da öfkelenir dururuz. Bu da çok tehlikeli bir durumdur. Konfüçyüs, “Öfkeli bir adamın içi zehir doludur.” der. Bu hem bizi hem çevremizdekileri zehirler.

Bu parçanın anlatımında aşağıdakilerden hangisi yoktur?

Soru 24

Kaliforniya Üniversitesinden iki araştırmacı, Roger Bohn ve James Short, insan beyninin bir günde maruz kaldığı bilginin miktarını belirlemek üzere bir araştırma yapmaya karar verdiler. Ancak araştırmaya ilginç bir boyut daha kattılar. Bilgi farklı biçimlerde gelebildiğinden ve videolardan elde edilen bilgiyi dergi ve gazetelerle kıyaslamak zor olduğundan, bütün bilgiyi standart bir ölçüm birimine yani kelimelere dönüştürmeye karar verdiler. Açıkladıkları raporlara göre, ABD’de yaşayan ortalama bir insanın beyni, her gün 100 bin 500 kelimeye maruz kalıyor. Yani insan beynine değişik kaynaklardan bu miktarda bilgi gönderiliyor. Bu kelimelerin yüzde 45’i televizyondan, yüzde 27’si bilgisayarlardan, yüzde 11’i radyodan, yüzde 9’u basılı medyadan, yüzde 5’i telefon konuşmalarından ve geri kalanı da küçük miktarlar hâlinde filmlerden, bilgisayar oyunlarından ve diğer bilgi kaynaklarından geliyor.

Bu parçadan hareketle

I. İnsan beynine en fazla bilgiyi televizyonun gönderdiği

II. Basılı medyanın, insan beynine gönderdiği bilginin bilgisayardan az olduğu

III. Bilgisayar oyunlarının, insan beynine hiç bilgi göndermediği

IV. İnsan beynine en az bilgiyi telefon konuşmalarının gönderdiği

yargılarından hangileri çıkarılamaz?

Soru 25

Orhan Veli ve arkadaşları, Garip isimli ortak kitabın ön sözünde geleneği eleştirerek kendi şiir anlayışlarını açıklamışlardır. Onlara göre, gelenek, şiiri konuşma dilinden ayırmıştır. Vezin ve kafiyeyi şiirin temel unsurları olarak görmüştür. Oysa vezin ve kafiye sadece şiirin ezberlenmesi için yardımcı olan ögelerdir, estetik bir değer taşımaz, bu yüzden gereksizdir. Gelenek, söz sanatlarını yüceltmiştir. Bugüne kadar yüzlerce şair binlerce teşbih yapmıştır. Bundan sonra yapılmaması, şiire hiçbir şey kaybettirmez. Gelenek, şiiri seçkinlerin sesi olarak kullanmıştır. Şiir hep egemen sınıfa seslenmiş, onu anlatmıştır. Yeni şiirin dayanacağı zevk, azınlığı oluşturan bu seçkin sınıfın değil, çoğunluğu oluşturan halkın zevki olacaktır. Bütün bunların yanında her sanat dalının kendine özgü özellikleri ve ifade araçları vardır. Şiirde müzik ve resme öykünmek zayıf sanatçıların işidir. Şiiri şiir yapan, yalnızca edasındaki özelliktir ve o da manaya aittir.

Bu parçaya göre aşağıdakilerden hangisi Orhan Veli ve arkadaşlarının şiir anlayışına uymaz?

Soru 26

Edebiyat tarihi, dokunulmaz sandığımız klasiklerin pek de dokunulmaz olmadığının örnekleriyle doludur. Biz ölümlü okurlar, ölümsüz klasiklere karşı en ufak bir iğnelemeden bile çekinirken çoğu yazarın bu konuda pek de çekingen olmadığını söyleyebiliriz. Alman edebiyatının ünlü eleştirmeni Michael Maar, bir makalesinde, “Bir yapıtı okumak çaba gerektiriyorsa yazar başarısız sayılmalıdır.” diyerek okunmayan veya okunamayan kitaplara -isterse klasik olsun- savaş açar.

Bu parçada anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?

Soru 27

Halkın kitap okuma alışkanlığı neredeyse sıfır noktasında. Bunun birçok nedeni var mutlaka. Sorunun ekonomik boyutu yani kitapların pahalı olduğu iddiası ise toplumun kitaba olan yaklaşımını göz önüne aldığımızda son derece ilkel bir bakıştır bana göre. Yalnız bununla kalsa iyi! Artık dizginlenemez boyutlara ulaşan para kazanma hırsı da kitaba ve kitapçıya karşı son derece düşmanca tavırlara neden olabiliyor günümüzde. Para hırsı, gözleri tamamıyla kör etmiş; öyle kitaptır, kültürdür, sanattır, edebiyattır; anladığı, dinlediği yok kimsenin!

Bu parçada yazar, aşağıdakilerden hangisine değinmemiştir?

Soru 28

Bilim kurgu ve fantezi edebiyatının en önemli yazarlarından Ursula Le Guin’in Mülksüzler adlı romanı yayımlandı. Roman, devam eden dünya düzeninin eleştirisini içermektedir. Orwell’ın 1984 romanı üzerine bir yazı yazarken Le Guin’in bu romanı geldi aklıma. İki yazar da var olan dünya düzeninin, idarecilerin toplumu nasıl baskı altına aldıklarını, onları uyuşturduklarını, yaptıkları her türlü yanlışı onlara nasıl doğruymuş gibi kabul ettirdiklerini trajik ve kendilerine has bir biçimde işliyor. Dünya edebiyatının bu iki büyük yazarı arasındaki benzerlik yalnızca işledikleri konulardan gelmiyor; resmî gerçekleri sorgulayan yapıtlarındaki derinlik, düş gücü ve ironi de birleştiriyor onları.

Bu parçada sözü edilen iki yazarla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenemez?

Soru 29
İlk şiirlerimi, lisedeyken yazdım. Bunlar yuvadan uçmaya çalışan bir yavru kuşun ilk kanat çırpışlarıydı. Belli bir yörüngede düşmeden tutunabilmek kolay değildi. Gelenekten yararlandım, usta şairlerin bıraktığı mirası değerlendirdim. İlk başlarda kendim olabilecek miyim bunca yazılan arasında diye düşündüm. Yazdıklarım acaba ses ve soluk olarak öncekileri mi yoksa beni mi yansıtacak endişesi hep oldu. Zamanla anladım bu endişeyi bir zamanlar kendi rengini taşıyan her şairin yaşadığını. Bu parçadaki sözleri söyleyen yazar, kendisiyle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisini sezdirmektedir?
Soru 30

Yazar, bu öykü kitabında yoğun bir imge örgüsüyle çıktı karşımıza. Her bir öyküsünde insanı şaşırtıyor bu durum. Bir yanda anlattığı hayat ve insan, öte yanda onların yaşanmışlıklarının yansılarını içeren “durum”ların dile getirilişi... Öykücünün kurduğu dil, tanıklığın yeni bir biçimi olarak beliriyor burada. Aşınmamış sözcükler, şaşırtıcı tümceler, imgelemi güçlü söz öbekleri... Kendi deyişini, söyleyişini yaratabilen bir anlatıcı ile karşı karşıyaydık bu ilk kitapta. Kurduğu dil, yarattığı imge örgüsüyle hayatın ıskalanan yanlarına bakıyor. Belleğin an’lık dönüşümlerini, buradayken ötede olan hâlimizin yansılarıyla iç içe veriyor. An’lara bakışın, buradan akıp gelen duyarlık alanlarının öykülerini kaleme alıyor.

Bu parçada altı çizili sözler aşağıdaki kavramlardan hangisiyle ilgilidir?

Soru 31

Çocuklara kitap yazmak, çok büyük bir sorumluluktur. Çocuk kitabı yazmayı kolay sananlar çok yanılıyorlar. Gerçekten önemli sorumlulukları yüklenmesi gerekiyor, bu alanda kalem oynatanların. Çocuk kitabını bu bilinçle yazmak, sözcükleri bile özenle seçmek gerekiyor. Ama günümüzde çocuk edebiyatına bu titizlikle yaklaşılmıyor. Yaklaşılmadığı için de nitelikli kitap sayısı az. Etrafı cicili bicili, elma şekeri gibi kitaplar sarmış durumda ama maalesef içleri boş... İşte bu yüzden birileri bana “Çocuklar bu tür kitapları istiyor.” dediğinde kibarca onların bu tekliflerini kulak ardı ediyorum. Ben her şeyden önce bir yazarım, öyle yemek siparişi verir gibi sipariş almıyorum. Üstelik çocuklar çoğu zaman gereksinim duydukları şeyin ne olduğunu bilmezler zaten.

Bu parçada yazar, özellikle aşağıdakilerden hangisine karşı çıkmaktadır?

Soru 32

Benim öyküler için bir ölçütüm var. Okuduktan günler sonra bile bir görüntü kalmalı aklımda, o öyküyü sevmem için. Sağlamlığına güvenmem için... Bu ölçüt beni hiç yanıltmadı. Türk edebiyatının tüm ustalarını, böyle buldum. Sabahattin Ali’den tozlu bir yolda düşe kalka ilerleyen yaşlı bir kadın, Sait Faik’ten bir balığa basmış bir ayak, yemeğe uzanmışken kalakalmış bir el, Demir Özlü’den küf kokan bir apartman odası, Adnan Özyalçıner’den çıplak bir ampulün altında kumaş biçen bir kadınla genç kızın fısıldaşan sesleri; Nezihe Meriç’ten arka sokakta bir evin penceresindeki cıvıl cıvıl saksı...

Bu parçanın yazarının öykülerde olmasını istediği ölçüt, aşağıdakilerden hangisidir?

Soru 33

Yıllarını bu işe vermiş bir eleştirmen olarak gençlerde birtakım eksiklikler görüyorum. Başta kendilerine inanmıyorlar. Çalışmanın önemini kavrayamamışlar. Çoğunlukla bir şiiri çalışarak geliştirebilecekleri akıllarına gelmiyor. Günümüz gençleri yapabilme güçlerine inanmıyor. Edebiyatı, edebiyat dergilerini izlemiyorlar bile. Gençler eski dili kullanıyorlar. Süslü sözcüklerle yazmaya özenenler de oluyor. Kullandıkları kavramlar yetmeyince aşkı, özlemi, yaşamın getirdiği acıları çağrışım oluşturacak bir biçimde dile getiremiyorlar. Yazma sürecinde sorunlarla karşılaşınca da heyecanlarını hemen yitiriyorlar, kalemi elden bırakıyorlar. Dünya şiirinden, bizim şiirimizden şairleri anlayarak okumayı önemsemeliler artık. Her gün belli saatlerde okumak ve yazmak için kendilerine zaman ayırmalılar. Edebiyata girerken bana sormuşlardı: “Şiirimizde neyi eksik gördün de şiir yazıyorsun?” demişlerdi. Bu soru bugün de geçerliliğini yitirmedi. Genç şairler de “Neden şiir yazıyorum?” diye kendilerine sormalılar.

Aşağıdakilerden hangisi bu parçada sözü edilen gençlerde görülen eksikliklerden biri değildir?

Soru 34

Muhabir: (I) ---- Akademisyen: — Çocuklara fazla ilaç verilmesi de problem. Rusya’da doktorlar, çocuğun evde kalmasını ve evde ziyaret edilmesini tercih ediyorlar. Genellikle de tanı için gerekli işlemleri evde gerçekleştiriyorlar. Türkiye’de tepkiler ailelerden geliyor. Doktor, antibiyotik vermeyince “Bu nasıl doktor? Neden antibiyotik yazmadı?” diyerek antibiyotik aldıkları oluyormuş. Hem de çocuklarında görülebilecek büyük sağlık sorunlarını kulak ardı ederek... 30 yıldır bu konuda çalışıyoruz. Önemli ölçüde bir azalma sağladık. Ancak hâlâ tepki gösteren aileler mevcut. Bir çocuğa antibiyotik verilmesi gerekiyorsa çok duyarlı testler yapılması gerekir. Biz de bu sistemi deniyoruz. Muhabir: (II) ---- Sanatçı: — Son yıllarda doğumlarda sezeryan kullanımının artması, bebekleri doğum esnasında anneden alınan probiyotikten yoksun bırakıyor. Bununla beraber daha çok, endüstriyel besinlerle besleniliyor olması ve antibiyotik kullanımının fazlalaşması da bu durumu pekiştiriyor. Hastalıklara karşı güçlü durmak ve bağışıklık sistemini dengelemek için probiyotik takviyesinin önemi artık tüm dünyada kabul ediliyor.

Bu diyalogda boş bırakılan yerlere aşağıdakilerden hangisi sırasıyla getirilmelidir?

Soru 35

35. - 36. soruları aşağıdaki parçaya göre cevaplayınız.

Edebiyat; hayatı, insanı ve insanın hayat içindeki mücadelesini, trajik konumunu anlatan bir sanattır. Sanatçı, estetiğin kuralları ve duyuş tarzı içinde insanı anlatırken farklı bir perspektif yakalamakta ve gördüklerini özel bir duyarlılıkla yansıtmaktadır. Bu duyarlılığın oluşumunda yazarın mizacı ve hayat felsefesinin yanı sıra yaşadığı ortamın sosyal, siyasi, ekonomik koşullarının önemli bir payı vardır. Edebiyat akımlarını tanımlarken sıklıkla akımın oluştuğu ortamın siyasi ve sosyal koşullarına göndermeler yapılması bu durumun en somut kanıtıdır. Toplumsal, siyasi, ekonomik hatta ideolojik yapılar edebî metinde kesişmektedir. Edebiyat kendi kuralları ile bu farklı yapıları, potasında eritmekte ve estetik bir biçimde yeniden üreterek okuruna sunmaktadır.

Bu parçadan edebiyatla ilgili olarak

I. Temel konusu insandır. II. Sanatçı, estetik kuralları dikkate alır. III. Sanatçının hayata bakışı, eserine yansır. IV. Edebiyat akımları siyasal düşünceleri etkiler.

yargılarından hangileri çıkarılabilir?

Soru 36

35. - 36. soruları aşağıdaki parçaya göre cevaplayınız.

Edebiyat; hayatı, insanı ve insanın hayat içindeki mücadelesini, trajik konumunu anlatan bir sanattır. Sanatçı, estetiğin kuralları ve duyuş tarzı içinde insanı anlatırken farklı bir perspektif yakalamakta ve gördüklerini özel bir duyarlılıkla yansıtmaktadır. Bu duyarlılığın oluşumunda yazarın mizacı ve hayat felsefesinin yanı sıra yaşadığı ortamın sosyal, siyasi, ekonomik koşullarının önemli bir payı vardır. Edebiyat akımlarını tanımlarken sıklıkla akımın oluştuğu ortamın siyasi ve sosyal koşullarına göndermeler yapılması bu durumun en somut kanıtıdır. Toplumsal, siyasi, ekonomik hatta ideolojik yapılar edebî metinde kesişmektedir. Edebiyat kendi kuralları ile bu farklı yapıları, potasında eritmekte ve estetik bir biçimde yeniden üreterek okuruna sunmaktadır.

I. Yazarın kişiliği II. Toplumsal yapı III. Sanat akımları IV. Ekonomik durum V. Klasik eserler

Bu parçaya göre bir yazarın kendine özgü sanatsal duyarlığının oluşmasında yukarıdakilerden hangilerinin rolü vardır?

Soru 37

37. - 38. soruları aşağıdaki parçaya göre cevaplayınız.

1950 kuşağının sıra dışı öykücüleri, bir yandan kendilerinden önce gelen önemli öykücüleri değerlendirirken diğer yandan da 1950’li yılların sonuna doğru “varoluşçuluk” felsefesinden ve gerçeküstücülükten etkilenmişlerdir. Nitekim o yıllarda varoluşçu yazarlar olarak tanınan Albert Camus ve Jean Paul Sartre’ın kitapları yayımlanmış, Kafka’nın öyküleri de yeni yeni Türkçeye çevrilmeye başlanmıştır. Dostoyevski de bu kuşağın öykücüleri için önemli bir esin kaynağı hâline gelmiştir. 1950’li yıllarda felsefe yazılarıyla yayın hayatına katılan Selahattin Hilav, bu akımlara duyulan yoğun ilginin Türk öykücülüğü açısından önemini şu sözlerle dile getirir: “İlk kez, Türk edebiyatçısı Batı’nın yaratışlarıyla zamansal açıdan aynı hizaya gelmişti.”

Bu parçada 1950 kuşağı öykücüleri ile ilgili olarak aşağıdakilerden hangisine değinilmemiştir?

Soru 38

37. - 38. soruları aşağıdaki parçaya göre cevaplayınız.

1950 kuşağının sıra dışı öykücüleri, bir yandan kendilerinden önce gelen önemli öykücüleri değerlendirirken diğer yandan da 1950’li yılların sonuna doğru “varoluşçuluk” felsefesinden ve gerçeküstücülükten etkilenmişlerdir. Nitekim o yıllarda varoluşçu yazarlar olarak tanınan Albert Camus ve Jean Paul Sartre’ın kitapları yayımlanmış, Kafka’nın öyküleri de yeni yeni Türkçeye çevrilmeye başlanmıştır. Dostoyevski de bu kuşağın öykücüleri için önemli bir esin kaynağı hâline gelmiştir. 1950’li yıllarda felsefe yazılarıyla yayın hayatına katılan Selahattin Hilav, bu akımlara duyulan yoğun ilginin Türk öykücülüğü açısından önemini şu sözlerle dile getirir: “İlk kez, Türk edebiyatçısı Batı’nın yaratışlarıyla zamansal açıdan aynı hizaya gelmişti.”

Bu parçadaki altı çizili sözle dönemin Türk öykücüleriyle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi anlatılmak istenmiştir?

Soru 39

39. - 40. soruları aşağıdaki parçaya göre cevaplayınız.

Okurların bir yazınsal ürünü beğenmesi, çevirmenin yetkinliğine bağlıdır. Türkiye’de yabancı eserlerin yeterli sayıda okuyucu bulamaması, belki de yetkin çevirilerin yapılmaması yüzündendir. Bu bağlamda yazar, bir mimara; çevirmense o mimarın sanatsal eseri olan mimari projeyi uygulayan inşaat mühendisine benzetilebilir. Çevirmenlik, yabancı dildeki bir yaratıya en uygun yapıyı kurmaya dayalı bir dil mühendisliğidir. Bu benzetme “Çevirmen sanatçı mıdır?” sorusunu da yanıtlamaya yarayabilecek bir örnektir. Çevirmenler için en doğru niteleme “sanatçı” değil, mühendis kavramını da kapsayan, daha genel “teknisyen” sözcüğüdür. Mimari bir başyapıttan söz edilirken mimarın anılıp mühendisin anılmaması gayet doğaldır. Çünkü çevirmen, yaratılmış olan bir ürünü başka bir biçime sokan kişidir. O, bir şeyi yaratmaz. Var olandan hareket eder. Bu nedenle yazar öne çıkar, çevirmen her zaman yazarın arkasında kalır.

Aşağıdakilerden hangisini söyleyen kişi bu parçada anlatılanlarla tutarlı bir cümle kurmuş olmaz?

Soru 40

9. - 40. soruları aşağıdaki parçaya göre cevaplayınız.

Okurların bir yazınsal ürünü beğenmesi, çevirmenin yetkinliğine bağlıdır. Türkiye’de yabancı eserlerin yeterli sayıda okuyucu bulamaması, belki de yetkin çevirilerin yapılmaması yüzündendir. Bu bağlamda yazar, bir mimara; çevirmense o mimarın sanatsal eseri olan mimari projeyi uygulayan inşaat mühendisine benzetilebilir. Çevirmenlik, yabancı dildeki bir yaratıya en uygun yapıyı kurmaya dayalı bir dil mühendisliğidir. Bu benzetme “Çevirmen sanatçı mıdır?” sorusunu da yanıtlamaya yarayabilecek bir örnektir. Çevirmenler için en doğru niteleme “sanatçı” değil, mühendis kavramını da kapsayan, daha genel “teknisyen” sözcüğüdür. Mimari bir başyapıttan söz edilirken mimarın anılıp mühendisin anılmaması gayet doğaldır. Çünkü çevirmen, yaratılmış olan bir ürünü başka bir biçime sokan kişidir. O, bir şeyi yaratmaz. Var olandan hareket eder. Bu nedenle yazar öne çıkar, çevirmen her zaman yazarın arkasında kalır.

Bu parçada çevirmenlerle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi vurgulanmaktadır?

Test Bilgileri ve Sonuçlarım
  • Toplam Soru : 40
Ek Bilgiler