(I) İnsanlar, tanıdıkları ya da tanımadıkları kişilerin özel hayatlarını öğrenmeye oldukça meraklılar. (II) Gerçi bunun, özel hayatın gizliliğine bir saldırı olduğunu düşünenler de yok değil. (III) Dikkat çekici olan ise bu merakın gün geçtikçe artması. (IV) Son zamanlarda çok satan kitapların, özyaşamöyküsü olması, bunun bir kanıtı. (V) Televizyon ve gazetelerde de en çok ilgiyi sunun bunun özel hayatına ilişkin haberler çekiyor.
Bu parçada numaralanmış cümlelerden hangisi düşüncenin akışını bozmaktadır?
(I) Bazı yetenekler erken ortaya çıkabilir. (II) Bu konuda yapılan araştırmalara göre, önce müzik yeteneği kendini gösterir. (III) Yalnız dâhi çocuklar bir yana, müzik yeteneği on yaşından önce tamamıyla belirli bir şekil almaz. (IV) Genel olarak, on bir yaşından sonra mekanik yetenekler ortaya çıkar. (V) Kimi psikologlar başarıda iradenin desteklediği sürekli çabanın ve sabrın başlıca rol oynadığını söylemektedir. (VI) Onlara göre öğrencilerin başarı veya başarısızlıklarında bunlar, zekadan daha çok etkilidir. (VII) Zeki olanların, iradeli çabaları ise onları başarıya daha da yaklaştırmaktadır.
Bu parça iki paragrafa bölünmek istense, ilk paragraf hangi cümleyle biter?
(I) Aydın olarak bilinen kişinin kendine ilke edinmesi gereken; engel tanımadan, sınır koymadan, koydurtmadan düşünmektir. (II) Aydın olmak, bu ilkeyi benimsemek demektir. (III) Düşünmek her insan için vazgeçilmez bir eylemdir aslında. (IV) Bunun bir yansıması olarak atasözlerimizde "düşünmek" ne yazık ki epeyce yerilir. (V) Düşünmeyi, uyusuklukla bir tutmusuz öteden beri; düşünen kişi, güçsüz, beceriksiz diye bilinmiş. (VI) Halbuki düşünmek, insana geniş ufukların kapısını aralayan biricik eylemdir.
Bu parçada numaralanmış cümlelerin hangisinden sonra "Toplum olarak bunun aksine eğilim gösteririz çoğu kez." cümlesi getirilmelidir?
(I) Eleştirmenlik belli bir deneyim ve duyarlılık isteyen zor bir iştir. (II) Eleştirmenlere yaptıkları bu zor işin karşılıgı da verilmez. (III) Bu sözümü yanlış anlamayın; söylemek istediğim maddi bir karşılık değil. (IV) Edebiyatın asıl ürünleri bile bir gelir kaynağı değil. (V) Karşılığı da verilmez, sözüyle belirtmek istediğim uğraşımızın saygı görmeyişidir. (VI) Halbuki bu saygının özel bir gayret gerektirmediğini de bilirler.
Yukarıda numaralanmış cümlelerden hangisi düşüncenin akışını bozmaktadır?
(I) Romanlar konusunda çok seçiciyim. (II) Aslında eskiden böyle değildim, elime geçen her romanı okurdum. (III) Sonraları başka türlerde de aynı seçici tavrım baş gösterdi. (IV) Ama artık belli başlı bütün romanları okudum ve elime geçenlerin pek çoğu niteliksiz olanlar. (V) O nedenle ister istemez daha fazla titizleniyor, beğenmediklerimi yarım bırakıyorum. (VI) Doğrusu boşa harcayacak zamanım yok.
Parçada numaralanmış cümlelerin hangisi düşüncenin akışını bozmaktadır?
Onun yaşamını ayrıntılarıyla bilmeyenlerin yaydığı bir düşünce vardır. Pek çok kimse onun türkülere yönelişini bir rastlantı olarak görür. Yıllarca opera sanatçısı olmak üzere eğitim almış, büyüklü küçüklü rollerde başarılı olmuş sanatçı, başından geçen talihsiz bir olaydan sonra Devlet Operası'na dönme olanağı kalmadığı için kendine bir çıkış yolu aramış, türkü söylemeyi seçmiştir. Yaşamını kazanmak için bazı etkinliklerde türkü söylemiş olması da bu yanlış düşünceyi güçlendirmiştir. Oysa onun, opera öğrencisiyken türküleri kendine özgü bir söyleyişle dile getirme çabası içinde olduğunu ben çok iyi biliyorum.
Bu parçada sözü edilen sanatçı ile ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi çıkarılamaz?
Garipçiler akımını oluşturan Orhan Veli ve arkadaşları, durağanlaşmış, kalıplaşmış olarak gördükleri Türk şiirinde değişiklikler yapmak istemişlerdir. O güne değin şiire girmemiş konuları, sıradan insanın duyuşlarını, şiire giremeyeceği düşünülen sokak dilinin söyleyişi ile anlatmışlardır. Bu yönüyle kendilerinden önceki şairlerin şiirlerinde bulunmayan bir söyleyiş getirmişlerdir şiirimize. Bu yolda yazdıkları şiirlerinin, ölçü ve uyağa sırt çevirmesi yönüyle geleneksel şiirimizin dışında kaldığını görürüz.
Bu parçaya göre Garipçilerle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenemez?
Bir sanatçının yapıtlarının şifresinin çözülebilmesi için, yaşadığı şehrin niteliklerinin, tarihinin, coğrafyasının çok iyi bilinmesi gerekir. Çünkü o toprakların coğrafyası, havası, suyu bir sanatçının dilini, tavırlarını ve yaşam görüşünü büyük ölçüde şekillendirir. Petersburg'u bilmeden Suç ve Ceza, Paris'i bilmeden Sefiller doğru bir biçimde anlaşılabilir mi? Kısacası, bir sanatçıyı anlamak için, sanatçının --.
Bu parçanın sonuna düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir?
Çeviri kitapları okurken bunları kimin çevirdiğine dikkat ediyor muyuz hiç? Pek çok okur için bu sorunun cevabının, hayır, olduğunu biliyorum. Ancak bir çevirmenin Ustalığı, çevrilen yapıtın sanat değeri üzerinde çok etkilidir. Bir kitabın çevirisi iyiyse onu okurken son sayfaya geldiğimizi anlamayız bile. Bir solukla kitabı bitiririz. Ancak çeviri çok kötü ise iş değişir. Yapıt tüm büyüsünü kaybeder. Kitapla aramızda soğuk rüzgarlar eser.
Bu parçanın bütününde anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?
Bir sanatçı, gerçek yaşamı anlatmıyorsa şimdi de gelecekte de okuyucudan ilgi göremez. Yani, sanatçı için, yaşamın aktığı sokaktan kopmamak, adının yarınlara kalmasında çok önemlidir. Ancak bu, kalıcılık için tek başına yeterli değildir. Bunun yanında sanatçının sokağın dilini de ustaca kullanması, bu dili kullanırken yapmacıklığa düşmemesi gerekir. Zaten halk, bir kitabı okuduğunda yapıtta kullanılan dilin doğallığını ya da yapaylığını rahatlıkla anlayabilir.
Bu parçaya göre sanatçının kalıcılığı yakalaması aşağıdakilerden hangisine bağlıdır?