ALES Türkçe Çıkmış Sorular

Sıralı Test Çöz
Soru 1

1. - 5. SORULARDA, NUMARALANMIŞ CÜMLELERDEN HANGİSİNİN PARÇANIN ANLAM BÜTÜNLÜĞÜNÜ BOZDUĞUNU BULUNUZ.

(I) İnsan gücüne ihtiyaç duyan, göçmen işçileri yollarına halılar sererek çiçeklerle karşılayan 1960’lı yılların Avrupa’sı çoktan gerilerde kaldı. (II) Elli yıl önce Almanya’ya giden Türk işçilerin ekonomik kalkınma sağlandıktan sonra ülkelerine dönecekleri düşünülmüştü. (III) Artık Akdeniz’e sürekli devriye gemileri gönderen, mülteci akınlarını durdurmak için her yolu deneyen bir Avrupa var. (IV) Hatta ABD’nin Meksika ile arasındaki sınıra ördüğü güvenlik duvarının bir benzerinin Trakya sınırımıza yapılmasını önerenler bile çıktı. (V) Böyle giderse modernizmin beşiği Kıta Avrupa’sı, yerini “Kale Avrupa’sı”na bırakacak gibi gözüküyor.

Soru 2

(I) Son zamanlarda uzun ve sağlıklı yaşam konusunda yayımlanan kitapların sayısında bir artış var. (II) Özellikle kent hayatının insanlara dayattığı dengesiz beslenme ve yoğun stresin yol açtığı sağlık sorunları bu kitaplara olan ilgiyi artırıyor. (III) Dönem dönem gündeme gelen Akdeniz Diyeti, Atkins Diyeti, York Testi gibi yöntemler uzmanlarca çeşitli yönlerden eleştiriliyor. (IV) Çoğunlukla Avrupa ve ABD kaynaklı olan bu kitaplarda verilen bilgilerin toplumumuza ne kadar uygun olduğu ayrı bir tartışma konusu. (V) Ama yine de ortaya konan bilgilerin uzun araştırmalara dayandırılmış olması, onların güvenilirliğini az da olsa artırıyor.

Soru 3

(I) Seramik sanatında Erken Osmanlı Döneminde kullanılan tekniklerden biri, Bizans ve Selçuklu Dönemlerinde de bilinen, kırmızı hamur, beyaz astar üzerine çizikleme ile desenlenen parçaların transparan sırla sırlandığı sgrafitto tekniğidir. (II) Farklı bir teknik olan ve yine Selçukluların uyguladığı slip de Erken Osmanlı Döneminde yapılan seramiklerde kullanılmıştır. (III) Slipte kırmızı hamur üzerine koyuca bir astarla yapılan bezemeler, yeşil, sarı, firuze gibi renkli transparan sırla sırlanarak tek renkle iki görünüm elde edilir. (IV) Bunlardan başka İznik’e özgü olan, ilk olarak Erken Osmanlı Döneminde kullanılan ve literatürde Milet işi adını alan teknikte ise kırmızı hamur, beyaz astar üzerine boya ile yapılan zengin desenler yine transparan sırla sırlanır. (V) İznik atölyelerinde üretilmiş tepsiler, kâseler, maşrapalar, ibrikler, sürahiler, fincanlar, şamdanlar türlerine göre gruplanarak sergilenmektedir.

Soru 4

(I) Rock tarihinin en trajik ölümlerinden biriydi onunki. (II) Şiddetin her türüne karşı çıkmasına rağmen en büyüğüne maruz kalmasıydı bu ölümü trajikleştiren. (III) O, “Barışa bir şans ver.” derken son duyacağı sesin bir silah sesi olacağını aklına bile getirmemişti. (IV) Onun çok önce söylediği sözler, o öldüğünde henüz doğmamış olanlarımızın bile hayatına anlam katıyor. (V) Ölümüne ironi katan, yaşama böyle veda etmesiydi.

Soru 5

(I) İnsanlar arasındaki en etkili iletişim aracı olan dil durağan değildir, sürekli bir gelişim içindedir. (II) Ne var ki hiçbir dil kendiliğinden gelişemez, zenginleşemez. (III) Kendi hâline bırakılan dil çoraklaşır, verimsizleşir. (IV) Bu nedenle, dilin gelişmesini istiyorsak ona gereken değeri vermemiz gerekir. (V) Buna karşın Türkçe, sahip olduğu sözcük sayısı açısından oldukça zengin bir dildir.

Soru 6

6. - 10. SORULARDA, NUMARALANMIŞ CÜMLELERİN ANLAMLI BİR BÜTÜN OLUŞTURMASI İÇİN HANGİLERİNİN BİRBİRİYLE YER DEĞİŞTİRMESİ GEREKTİĞİNİ BULUNUZ.

I. Pek çok kişi sosyolojinin, yolunu kaybettiğini düşünüyor oysa 19. yy.da Auguste Comte’un ortaya attığı fikirlerden doğan bu bilimin tüm sosyal bilimlerin kaynağı olduğu düşünülmüştü.

II. Günümüzde sosyoloji çağdaş entelektüel kültürün kıyısına itildi.

III. Yakın geçmişte ise sosyoloji, ilerici bir tarih görüşüyle ilişkilendirilip modernitenin bilimi olarak tanıtılmıştı.

IV. Ünlü bir sosyolog son kitabında bu dışlanmaya karşı çıkıyor.

V. Sosyolojinin sosyal bilimler içinde hâlâ çok önemli bir yer tuttuğunu ispatlamaya çalışıyor.

Soru 7

I. 19. yy.ın, 1900 yılında değil Birinci Dünya Savaşı’nın başladığı 1914’te sona erdiği söylenir.

II. Örneğin, bu arada ortaya çıkan Einstein’ın teorileri, dünya hakkındaki bilgilerimizin dayandığı ana ilkelere meydan okuyordu.

III. Sakin geçen bu yıllarda da bazı sesler işitiliyor ve bunlar Avrupa’daki eskiden kalma yönetici sınıfın ortadan kaldırılacağı ve yerleşik düşünce biçimlerinin bütünüyle değişeceği bir dönemin işaretini veriyordu.

IV. Belirtileri hissedilen bu değişim yalnızca sosyal ve politik alanlarda gerçekleşmiyordu.

V. 1914’e kadar olan dönemde, fırtına öncesi sessizlik egemendi.

Soru 8

I. 2010 yılının Mart ayında Floransa’dayken sokak ressamlarının bulunduğu meydanda dolaşıyordum.

II. Bir ressamın masasının üzerindeki resimler dikkatimi çekmişti.

III. Milot’un, kariyeriyle ilgili olarak anlattıkları beni hem şaşırtmış hem de çok etkilemişti.

IV. Sonra sohbetimiz giderek koyulaştı.

V. Bu resimlerden beğendiklerimi seçerken ressamı Alfred Milot’la tanıştım.

Soru 9

I. Müzecilik anlayışı, 1990’lı yılların başından beri farklı bir kimlik kazanmaya başladı.

II. Bunun belki de en çarpıcı ilk örneklerinden biri, Rahmi M. Koç Müzesidir.

III. Bu değişimin Türkiye’deki yansımasını son yıllarda özel teşebbüsün, özellikle köklü aile holdinglerinin ülkemize kazandırdığı özel müzelerde görüyoruz.

IV. Burası hem mekânın diliyle hem de mekânda sergilenen objelerin nitelikleriyle farklı bir müze.

V. Bu farklılık, müzenin bir yandan endüstriyel gelişimin ve dönüşümün tarihine ışık tutmasından, bir yandan da eserlerin ilk oyuncak müzemiz, ilk modern sanat müzemiz gibi klasik müzecilik geleneğinden farklı bir anlayışla sergilenmesinden kaynaklanıyor.

Soru 10

I. Hüseyin Rahmi Gürpınar, toplum için yazayım derken romanın sanatsal özelliklerine, tekniğine hiç özen göstermemiştir.

II. Bu durum onun başarısına gölge düşürmüş ve yapıtlarının “basit” olarak nitelendirilmesine yol açmıştır.

III. Ama tüm kusurlarına karşın Türk romanına İstanbul’daki günlük yaşamın canlılığını ve sıcaklığını getiren odur.

IV. Bunun sonucunda yapıtları bazı eleştirmenlerce küçümsenmiş ve hor görülmüştür.

V. Nitekim bu konuda Ahmet Hamdi Tanpınar, edebiyatımıza sokak onunla girmiştir, der.

Soru 11

Vazodaki çiçeklerden kokulu olanların bazıları dikenliydi.

Bu bilgiye göre vazodaki çiçeklerle ilgili,

I. Dikenli çiçeklerin bazıları kokusuzdu.

II. Kokulu çiçeklerin bazıları dikensizdi.

III. Kokusuz çiçeklerin hepsi dikensizdi.

yargılarından hangileri kesinlikle doğrudur?

Soru 12

Güncelerde, gerçeklerden uzak, tek yanlı bir resim çizilmesi çok karşılaşılan bir durumdur. Çünkü günce yazarı genellikle sadece kızgınlık ya da mutsuzluk gibi belli ruh durumlarını kaydeder ve tersi duygular içindeyken güncesine bir şey yazmaz. Ayrıca bu günce ya da mektupları bölüm bölüm yayımlamak da bir hatadır; özellikle, yayımlanmayan parçalar yaşayan kişilerin duygularını ya da şöhretlerini olumsuz yönde etkilememek kaygısıyla çıkarılıyorsa. Yayımlanmayan parçalarla birlikte hemen her zaman, günce ya da mektup yazarının gerçek karakteri çarpıtılmış ya da gizlenmiş olur. Bu da kırışıklıkları, çizgileri ve pürüzleri gizlenmiş bir resmin ortaya çıkmasına yol açar.

Bu parçada geçen “kırışıklıkları, çizgileri ve pürüzleri gizlenmiş bir resmin ortaya çıkması” sözüyle anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?

Soru 13

“İmkânsız bir işi başarmanın tek yolu, başarmanın mümkün olduğuna inanmaktır.” sözü aşağıdakilerden hangisine anlamca en yakındır?

Soru 14

I. E-kitapla basılı kitabı karşılaştırmak çok doğru bir şey değil. E-kitabın kullanılmasının basılı kitabı ortadan kaldıracağını zannetmiyorum. Çünkü Türkiye’de insanların kitapla gerçekten tanışmış olduğunu düşünmüyorum ben aslında. Bu nedenle basılı kitap mı, e-kitap mı tartışmasını yapmayı gereksiz buluyorum.

II. E-kitaba olan ilginin artması için zamana ihtiyaç var. Bu konuda daha kapsamlı bir e-kitap çalışması yapılması gerektiğine inanıyorum. Yayıncılar yaptıkları işi daha ciddiye almak zorunda kalacaklar bence.

III. Aslında e-kitabın gözle görülür bir pazar payı yok ve uzun bir süre de olmayacak gibi görünüyor. Çünkü öncelikle e-kitabın okunmasını sağlayacak araçların kullanımının ülkemizde yaygınlaşması gerekir.

IV. Kâğıt ve mürekkep kokusunu çok seviyorum ama e-kitaba da karşı değilim. Bir yazar olarak kitaplarımın e-kitap olarak yayımlanmasına da olumlu bakıyorum.

V. Özellikle ülkemizde e-kitabın, basılı kitapların geleceğini tehdit ettiğini hiç sanmıyorum. Bir yılda yayımlanan binlerce kitabın ancak birkaç yüz tanesinin satıldığı ülkemizde e-kitap, basılı kitabın ne varlığını tehdit edebilir ne de şimdiki satış miktarını düşürebilir.

E-kitapla ilgili yukarıdaki numaralanmış paragraflardan hangileri benzer düşünceler içermektedir?

Soru 15

(I) Doğu Afrika kıyısı açıklarındaki Madagaskar Adası, yaklaşık 150 milyon yıl önce ana karadan ayrıldı. (II) Bu yüzden adada benzersiz bitki ve hayvan toplulukları gelişti. (III) Birçok tür sadece bu adada yetişiyor yani endemik. (IV) Yakın zamana kadar, adada 244 kurbağa türü olduğu bilinirken şimdi bilinen tür sayısı 460’lara ulaştı. (V) Araştırmacılar, buradaki tür zenginliğine, standart tür tespiti yöntemleri yanında gen analizi yöntemini de kullanarak ulaştılar. (VI) Araştırmacılar, türleri adlandırıp bunların ayrıntılı tarifini yaptıktan sonra bu türleri, tür tanımlamada temel alınan bir örnek olan holotip ilan ediyorlar.

Bu parçadaki numaralanmış cümlelerin hangilerinde terim ve açıklaması birlikte verilmiştir?

Soru 16

(I) Sait Faik’in “Haritada Bir Nokta” adlı öyküsü, birçok yazarın, yazılarında gönderme yaptığı benzersiz bir öyküdür. (II) Ayfer Tunç’a göre “referans öykü”dür. (III) Öyküde, Ada’ya yıllar sonra dönen ve artık yazmama kararı vererek Ada’da hiçbir şeye karışmadan yaşamak isteyen bir yazarın yeniden yazmaya başlayışı anlatılır. (IV) Öykü, etkileyici bir sonla, etkileyici bir cümleyle biter: “Yazmasam deli olacaktım.” (V) Burada “deli olacaktım” sözü çok ilgi çekmiştir ve bu öyküye birçok yazıda gönderme yapılmasının temel nedeni de bu olmuştur.

Bu parçadaki numaralanmış cümlelerin hangisinde nesnellik söz konusudur?

Soru 17

(I) Son yıllarda katıldığım her söyleşiye “Edebiyat ne işe yarar?” sorusuyla başlıyorum. (II) Karşımdaki okurların kuşkuları olabileceğini baştan varsayıyorum demek ki. (III) Kitabın artık, yazınsal değerinden önce kullanım değerine bakıldığı, öncelikle işlevsel bir meta olarak alınıp satıldığı günümüzde yerinde bir soru değil mi? (IV) Kitap piyasasının koşullarına göre yolunu belirleyen okur da içinde savrulduğu bu dünyanın aktörlerinden biri oldu. (V) Edebiyatın, soyut bir dünya kurduğunu ama zaman içinde insanda yeri başka hiçbir şeyle doldurulamayacak izler bıraktığını nasıl anlatmalı onlara?

Bu parçadaki numaralanmış cümlelerin hangisinde belirtilenler, kitapla ilgili bakış açısını değiştirmeye yöneliktir?

Soru 18

(I) Çeviri dünyasının en önemli oyuncularından biri çevirmenlerdir. (II) Çünkü çevirisi, bir kitabı rezil de edebilir, vezir de! (III) Bir kitap ne denli ustalıkla yazılmış olursa olsun kötü bir çevirmenin eline düşerse okunmayacak bir yapıt hâline gelebilir. (IV) Ama bazen de Don Kişot’un, yazarı Cervantes’in adını gölgede bırakması gibi çevirmenlerin de yazarların adını gölgede bıraktığı görülmüştür. (V) Ortaya çıkan çeviri metni düzeyliyse, metne gereksiz müdahaleler yapılmamışsa, çevirinin üzerinde kafa yormanıza gerek kalmıyorsa çevirmenin başarısından söz edilebilir.

Bu parçadaki numaralanmış cümlelerden hangileri anlamca birbirine en yakındır?

Soru 19

(I) O, dünyanın en güçlü adamı. (II) Uçakları halatlarla bir yerden başka bir yere çekiyor, yüzlerce kiloluk ağırlığı kaldırıyor. (III) İlk kez on altı yaşında bu tür bir yarışmaya katılan sporcu, ikinci denemesinde ilk rekorunu kırdı, 1998’de Litvanya şampiyonu oldu. (IV) 2001 yılındaki yarışmada yan bağları yırtılan yarışmacının spor hayatının bittiği düşünüldüyse de sadece dokuz ay sonra o, tekrar ülkesinin şampiyonu oldu. (V) On kez ülke ve üç kez dünya şampiyonu olan dev atlet, on dokuz dünya rekoruna imza attı.

Bir sporcuyu anlatan yukarıdaki numaralanmış cümlelerle ilgili olarak aşağıda verilenlerden hangisi yanlıştır?

Soru 20

Kültürel yaşamın vazgeçilmezlerinden olan edebiyat dünyasında “yazar”a kutsal ve dokunulmaz bir yaratıcılık atfedilirken çevirmen fazla önemli olmayan, ikinci derece bir işle meşgul kişi olarak nitelendirilmiştir. Oysa kültür aktarımını sağlayan en önemli mesleklerden birisidir çevirmenlik. Çeviri özellikle de zorlu metinlerin çevirisi ciddi emek, zaman, birikim ve yeri geldiğinde yaratıcılık isteyen bir iştir. Durum böyleyken okurlar, ellerindeki çeviri metnini, orijinal metnin yazarınca yazılmış gibi değerlendiriyor. Çevirmenin varlığı yalnızca “kötü çeviri”lerde hatırlanıyor. Yayınevleri, çevirmenin emeğini mümkün olduğunca ucuza satın almaya çalışırken kitap eleştirmenleri de çevirmenin adını anmayarak emeğini görmezden gelebiliyor.

Bu parçada aşağıdakilerden hangisine değinilmemiştir?

Soru 21

9. ve 12. yüzyıllar arasında eğitim-öğretim Avrupa’da katedral okullarında yapılıyor ve papazlar tarafından yürütülüyordu. Bu okullar Batı’daki en önemli kültür merkezi durumundaydı. Bunlar bilimsel konulara karşı entelektüel ilgi oluşmasını sağlamıştı ve çeviriler aracılığıyla bu ilgi giderek yaygınlaşmıştı. Ancak zamanla bu kurumlar eski önemini yitirdi ve bunların yerine başka bir kurum ortaya çıktı. 1000 yılında İtalya’nın Bologna şehrinde, hukuk öğrenmek isteyen öğrenciler öğrenci loncası kurdular ve bu loncaya da Univertitas adını verdiler. Yüz yıl sonra, Bologna Üniversitesine tıp ve felsefe fakülteleri de eklendi. Bu üniversiteyi, Oxford, Cambridge, Padua, Ravenna, Paris Üniversiteleri izledi. Buralarda öğretim elemanları yine din adamlarıydı.

Bu parçada aşağıdakilerden hangisine değinilmemiştir?

Soru 22

Katıldığım bir toplantıda birçok şair, yazdığı şiirleri okudu. Kimi monoton bir sesle, acemice; kimi de belirli bir ustalıkla, tiyatro sanatının olanaklarını kullanarak okudu şiirlerini. En çok da onlar alkışlandı. Hele birisi şiirini öylesine coşkulu okudu ki salon, uzun alkışlarla, bravo sesleriyle sarsıldı. İnsan, duygusallığın işe karıştığı bu gibi durumlarda, alkışlanan tiyatro muydu yoksa şiir miydi, diye sormaktan kendini alamıyor.

Bu parçaya göre şiir okumayla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenebilir?

Soru 23

Ahlak, insanlar arasındaki ilişkileri düzenleyen temel kuralların ve değerlerin oluşturduğu bir bütündür. Bu kurallara göre her şey için “iyi” ya da “kötü” diyerek değerlendirme yapar, bir yargıya varırız. Gündelik yaşamda sık sık ahlaka vurgu yaparız. Ahlak kuralları insanların elinde yazılı belgeler hâlinde bulunmaz. Toplumdan topluma, devirden devre farklı özellikler gösterebilir. Dönem dönem kimi ahlaki ilkelerin yıprandığı görülür. Ama bu durum onlara bir gün gereksinim duyulmayacağı anlamına gelmez. Özellikle kargaşa ve kriz dönemlerinde, onlardan güç alarak ayağa kalkmak, ahlakın önemini ortaya koyuyor. Toplumsal sorunlar söz konusu olduğunda, insanları kendi davranışlarını sorgulamaya yönelten bir güç olan bu kurallar değer kazanıyor.

Bu cümlede ahlakla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisine değinilmemiştir?

Soru 24

Dergilerde yayımlanan şiirlerin büyük bir çoğunluğunun düzeysizliği edebiyat çevrelerince bilinen bir gerçek. Bir de pek çok kişinin iki üç dize yazıp şiir diye bilgisayar aracılığıyla birilerine göndermesi bu düzeysizliği yaygınlaştırıyor. Şiir, dilin ve düşüncenin yarattığı anlam güzelliği, insanın yaşam karşısındaki duruşunun fotoğrafı, özgün bir mimarlık ürünü, etki gücünü kendi içinde büyütüp güçlendiren bir kompozisyon, bütünselliği olan bir yapıdır. Bu yapıyı göz ardı edip onun tek bir taşını sanat diye sunmanın ne yararı olabilir!

Bu parçada şiirle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi vurgulanmaktadır?

Soru 25

Konuşmak kadar susmak da insana özgüdür. Günlük yaşamda, susmaya farklı anlamlar yüklenmiştir. Herhangi bir duruma ses çıkarmama, söyleyecek sözün belki de beklentinin olmaması biçiminde değerlendirilir. Sosyal yaşamımızda da susmanın önemini vurgulayan düşünce ve davranışlarla çok karşılaşırız. Geleneklerimizi gözden geçirdiğimizde her koşulda susmadan yana bir tavır olduğunu görürüz. Oysa yeri geldiğinde konuşmak ve suskunluğu yenmek için eğitimin ve çok yönlü bilgilenmenin yanında duyarlılığın artırılması da önem taşır.

Bu parçada suskunluğun nedenleri arasında,

I. geleneksel olarak benimsenmiş olması,

II. kalıplaşmış bakış açılarına bir karşı çıkış olması,

III. tepkisizliğin takdir edilmemesi,

IV. konuşulan konu ile ilgili fikrin olmaması

durumlarından hangilerinin rol oynadığından söz edilmektedir?

Soru 26

Avını yiyen timsahın vicdan azabı çektiği için gözyaşı döktüğü iddiası bir şehir efsanesidir. Bu efsaneyi Orta Çağda yaşamış bir ansiklopedi yazarı üretmiş ve “Bir timsah su kenarında öldürdüğü bir adamın üzerine gözyaşını döker ve onu hemen yutar.” diye yazmış. Oysa timsahın gözyaşları, gözünün korneasını kayganlaştırıp bir tür göz kapağı görevi gören saydam zarın kornea üzerinde kolayca hareket etmesine yararmış. Bu yüzden belki de gözyaşı denmesi bile yanlış. Yani timsahın gözyaşlarının duygusal bir nedeni yok. Ama yine de yaygın anlamı nedeniyle “timsah gözyaşları” hoş bir metafordur.

Bu parçadan aşağıdakilerin hangisine ulaşılabilir?

Soru 27

Dergimizi başından beri okuyanların gözünden kaçmayan bir şey vardı: Kitap tanıtma yazılarına hiç yer vermemiş olmamız. Yerimizin kısıtlı olması da bunun bir nedeniydi. Ama biz bunu, günümüzde kitap eleştirisinin geldiği duruma bir tepki olsun diye de yaptık. Bu tür yazılarda özgün birkaç cümleye bile rastlayamamak can sıkıcıydı, umut kırıcıydı. Yeni çıkan bir şiir kitabıyla ilgili olarak kaleme alınan yazıyı, şairin ve kitabın adını değiştirdiğinizde başka bir sanatçı ve kitabı için de kullanabilirdiniz oysa. Şablon yazılar, klişe deyişler alıp başını gitmişti. Şairin daha önce yayımlamış olduğu kitaplara, sanat yaşamına hiç değinilmiyordu. Bence bu yazıları, küçük ilan ya da duyuru metinleri kimliğinden kurtarıp şiirin doğasına uygun olarak “az sözle çok şeyin söylendiği” yazılara dönüştürmek gerekir.

Bu parçada kitap tanıtma yazılarıyla ilgili olarak aşağıdakilerin hangisinden yakınılmamaktadır?

Soru 28

Günümüzde hemen herkes ya kendisinin ya da bir yakınının hastalığı nedeniyle, “Manyetik Rezonans Görüntüleme” (MRI) hakkında biraz bilgi sahibidir. MRI’nın atası olan NMR (Nükleer Manyetik Rezonans) cihazı ile tıp bilimini ilk tanıştıran kişi olan R. Damadian 1971’de NMR cihazında incelediği kanserli fare dokusunun, normal dokudan daha fazla hidrojen içerdiğini buldu. NMR cihazının bu özelliği ile canlıların dokularının incelenebileceği sonucuna vardı. Ancak, kimyacıların kullandığı bu NMR cihazıyla görüntü elde edilemiyor yalnızca dokulardaki hidrojen miktarları karşılaştırılabiliyordu. NMR konusunda uzman olan Profesör P. Lauterbur, geliştirdiği bir yöntemle, bilgisayar desteği ile atomların dağılım haritasını oluşturup görüntüye dönüştürdü. Ardından bir midyenin dokularını görüntülemeyi başardı. Bu cihaz için Nükleer Manyetik Rezonans adı kullanılmaktan kaçınıldı. Çünkü hastalar “nükleer” kelimesinden yola çıkarak radyoaktif madde kullanıldığını düşünebilirdi. Bu nedenle cihazın adı MRI olarak değiştirildi.

Bu parçada MRI cihazı ile ilgili olarak aşağıdakilerin hangisine değinilmemiştir?

Soru 29

Bugün sanat tarihçileri Picasso’nun adını Giotto ve Michelangelo’yla birlikte anarlar. Çünkü onların eserleri gibi Picasso’nunkiler de Batı resmine yeni bir yön vermiştir. Picasso’nun eserleri pek çok farklı ve daha önce denenmemiş biçem içerir. Ressam arkadaşı Braque ile kübizmi geliştirmiş, kolaj tekniğini bulmuş, gerçeküstücülüğün gelişimine katkıda bulunmuştur. Soyut resmi geliştirerek kendisini izleyen ressamları gerçekçi resmin baskısından kurtarmıştır. Soyut resmin en önemli temsilcisi Picasso olmuştur. Picasso, yaşamının sonuna kadar her yıl yüzlerce yağlı boya resim, çizim, baskı ve heykel yapmıştır.

Bu parçadan Picasso’nun sanatıyla ilgili aşağıdaki yargıların hangisine ulaşılamaz?

Soru 30

30. - 31. SORULARI AŞAĞIDAKİ PARÇAYA GÖRE CEVAPLAYINIZ.

Hafızadaki bilgiyi geri çağırma yani hatırlama yöntemiyle öğrenilen bilgilerin, çeşitli akış şemaları ve kavramsal haritalar kullanılarak öğrenilen bilgilerden daha kalıcı olduğu saptanmış. Bu sonuca, “hafızadaki bilgiyi geri çağırma alıştırması” ile “kavram haritaları kullanarak detaylandırıcı çalışma” yöntemlerinin karşılaştırıldığı bir çalışmayla ulaşılmış. Bu çalışma için 200 öğrenci seçilmiş. Bu öğrenciler iki gruba ayrılmış. Bir grup, verilen konuyu kitaba bakarak, kavram haritaları ve akış şemaları kullanarak öğrenmeye çalışırken öteki grup, aynı konuyu geri çağırma yani hatırlama yöntemiyle çalışmış. Bunun için önce, verilen kaynaktaki bilgiyi okumuş, ardından bu bilgileri hatırlamaya çalışmış. Uygulanan testler sonucunda iki grubun da hatırladığı bilgi miktarının eşit olduğu görülmüş. Bir hafta sonra bilgi düzeyleri tekrar ölçüldüğünde hafızadan geri çağırma yöntemiyle çalışanların öteki gruba göre % 50 daha başarılı olduğu görülmüş.

Bu parçadan aşağıdakilerin hangisine ulaşılabilir?

Soru 31

Bu parçada aşağıdakilerin hangisine değinilmemiştir?

Soru 32

32. - 33. SORULARI AŞAĞIDAKİ PARÇAYA GÖRE CEVAPLAYINIZ.

Daha önce, yaşadığı dönemin olaylarını yansıtan İstiklal Harbimiz ve Hayatım adlı iki kitabı kaleminden çıktığı gibi yayımlanan Kâzım Karabekir’in, 1944’te hazırladığı İttihat ve Terakki Cemiyeti adlı çalışması da okurlarla buluştu. Tarihimizin önemli dönemlerinden birinin karanlıkta kalmış yönlerini açığa çıkaran kitapta, İttihat ve Terakki adının ortaya çıkışından 1909’a kadarki dönem, Cemiyet içindeki açık ve gizli eylemler gözler önüne seriliyor.

Bu parçaya dayanarak aşağıdakilerden hangisi söylenemez?

 

Soru 33

Bu parçada geçen “kaleminden çıktığı gibi” sözüyle anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?

Soru 34

34. - 35. SORULARI AŞAĞIDAKİ PARÇAYA GÖRE CEVAPLAYINIZ.

Son yıllarda evlerimizdeki elektronik aletleri daha az enerji harcayanlar arasından seçiyoruz. Mobilyaların çevre dostu malzemelerden üretilenleri ilgi görüyor. Ama bunlar yeterli değil. Çevreyi daha fazla koruyabilmek için ekolojik bir evde yaşamak çok daha önemli. Peki nedir ekolojik ev? Kendi enerjisini kendi üretebilen, su ve atık sistemlerinin çevresel etkileri dikkate alınarak tasarlanmış evler… Ekolojik evlerde, insan sağlığı ilk sırada geliyor. Ekolojik evi oluşturan temel ögeler, doğal, dönüşebilen, sürdürülebilir, atık üretmeyen, insan sağlığına zarar vermeyen ve enerji kaybettirmeyen malzemelerdir. Bunun için toksik madde içermeyen, seramik, ahşap, toprak, metal, bambu lifi, cam, keten, kök boya, hasır gibi malzemeler tercih ediliyor. Ekolojik evler temel enerji olarak güneş, su ve rüzgârı kullanıyor. Ayrıca bu yapılar, üzerinde bulunduğu arazi parçasına düşen güneşin enerjisinden en üst düzeyde yararlanmaya çalışıyor. Kullanılan suyu arındırıp depoluyor. Aynı zamanda, rüzgârdan elde edilen elektriği depolayıp gerektiği zaman kullanabiliyor.

Bu parçada ekolojik evlerin sahip olduğu özellikler arasında aşağıdakilerin hangisine yer verilmemiştir?

Soru 35

I. Tüketilen enerji miktarı

II. Üretilen evsel atık miktarı

III. Kullanılan malzeme miktarı

Bu parçaya göre ekolojik evlerde, yukarıdakilerden hangilerinin ekolojik olmayan evlere göre daha az olması beklenir?

Soru 36

36. - 37. SORULARI AŞAĞIDAKİ PARÇAYA GÖRE CEVAPLAYINIZ.

Sanıyorum Simyacı bugün yayımlansaydı o kadar da büyük bir ilgiyle karşılanmazdı. Çünkü artık piyasada bu türden pek çok kitap bulunuyor. Her sorunun çabucak çözümlenebileceğini düşünmemizi sağlayan, sadece romanın değil hayatın da akışına kendimizi bırakmamızı öneren kitapların devri geçiyor. Kayıtsız şartsız herkesi, her şeyi sevmemizi isteyen, katıksız sevgiyle dünyanın güllük gülistanlık olacağını iddia eden yüzlerce psikolojik telkin kitabı artık yalnız kariyer kitapları adı altında okuyucuya ulaşıyor ve doğrusunu söylemek gerekirse hiç de ilgi çekmiyor.

Bu parçaya dayanarak Simyacı adlı kitabın ilk yayımlandığında büyük ilgiyle karşılanması
aşağıdakilerden hangisine bağlanabilir?

Soru 37

Bu parçada anlatılan durum aşağıdaki deyimlerden hangisini akla getirmektedir?

Soru 38

38. - 39. SORULARI AŞAĞIDAKİ PARÇAYA GÖRE CEVAPLAYINIZ.

Bugün Kamboçya, Tayland, Laos ve Burma sınırları içerisinde kalan Angkor, Khmer uygarlığı tarafından oluşturulan, dünyanın en önemli tapınaklarının yer aldığı bölgedir. MS 9. yüzyılda kurulan Angkor’un ana yerleşimi 1000 kilometre karelik bir alana yayılıyordu ve sanayi dönemi öncesinde kurulan en büyük yerleşim yeriydi. Şaşırtan bir mimari anlayışla kurulan kanallar, Angkor’da su taşıma ve depolama sisteminin can damarıydı. Bu kanal sistemi her şey yolundayken kusursuz çalışıyor ve Angkor’un gelişmesini sağlıyordu. Fakat zamanla kalabalıklaşan Angkor bölgesinde, insanlar ihtiyaçlarını karşılayamaz hâle geldi. Altyapıyı ihtiyaçlara uygun hâle getirmek için doğa tahrip edilmeye başlanmıştı. Bölge 15. yüzyıldan sonra bir gerileme dönemine girdi. 19. yüzyılda yeniden keşfedilerek bölgeyle ilgili bilimsel çalışmalar başlatıldı. NASA’nın aldığı radar ve uydu fotoğrafları ve ultrasonik incelemeler yardımıyla yapılan çalışmalarda tapınaklar, yüzlerce ev ve kanal ortaya çıkarıldı. Bu çalışma Angkor’un yok oluşunda, insanın doğayı durmadan tüketmesinin etkili olduğunu gözler önüne serdi.

Bu parçada Angkor bölgesiyle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisine değinilmemiştir?

Soru 39

Bu parçanın anlatımıyla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenemez?

Soru 40

40. - 42. SORULARI AŞAĞIDAKİ PARÇAYA GÖRE CEVAPLAYINIZ.

MÖ 500’lü yıllarda Mezopotamya’nın kuzeyinde bir halk yaşıyordu. Bu dağ halkı Perslerdi. İmparator Dara zamanında ülke, Mısır’dan Hindistan sınırlarına kadar uzanan koca bir imparatorluk olmuştu. İmparator ülkeyi kendi istediği gibi yönetiyordu. Buyruklarının, ülkesinin her yanına aynı zamanda ulaşabilmesi için yollar yaptırdı. Fakat Anadolu’nun batı sahillerinde yaşayan İyonlar, böyle buyruklara uymaya alışık değillerdi. Ne bir başkasının uyruğu olmak ne de Pers kralına haraç ödemek istiyorlardı. Perslere karşı ayaklanan İyonlara Atinalılar da destek oldular. Bu durum İmparator Dara’nın hiç ama hiç hoşuna gitmedi. Önce İyonları susturdu sonra da Atina üzerine yürüdü. Maraton denilen yerde yapılan savaşta düşmanının ordusundan yedi kat büyük bir orduya sahip olmasına karşın Pers ordusu yenildi ve kıyıdan uzaklaşmaya başladı. Ancak Atina ordusunun komutanı, Pers gemilerinin karadan tam uzaklaşmadıklarını ve Atina yönüne doğru dümen kırdıklarını gördü. Ne var ki Maraton’dan Atina’ya deniz yolu ile gitmek kara yolundan daha uzun sürüyordu. Komutan, askerlerinden birini bir an önce Atina’ya ulaşıp durumu bildirmesi için görevlendirdi. Haberci o uzun mesafeyi koşarak geçti ve Atinalıları uyardı. İşte ünlü Maraton koşusunun kaynağı, tarihteki bu olaydır.

Bu parçada aşağıdakilerden hangisine değinilmemiştir?

Soru 41

Bu parçadan aşağıdakilerin hangisi çıkarılabilir?

Soru 42

3. - 46. SORULARI AŞAĞIDAKİ BİLGİLERE GÖRE CEVAPLAYINIZ.

DİKKAT! HER SORUYU BİRBİRİNDEN BAĞIMSIZ OLARAK CEVAPLAYINIZ.

Bir kitapseverin, kütüphanesinde bulunan

• Kemal Tahir’e ait Devlet Ana, Körduman, Sağırdere ve Yol Ayrımı,

• İhsan Oktay Anar’a ait Puslu Kıtalar Atlası ve Suskunlar,

• Stephen King’e ait Çorak Topraklar, Kujo, Mahşer ve Tılsım adlı kitapları okuma sırasıyla ilgili şunlar bilinmektedir:

• Birinci sırada Devlet Ana, altıncı sırada Suskunlar ve dokuzuncu sırada Mahşer adlı kitapları okumuştur.

• Her İhsan Oktay Anar kitabından hemen sonra bir Kemal Tahir kitabı okumuştur.

• Kujo adlı kitabı Yol Ayrımı adlı kitaptan hemen sonra, Çorak Topraklar adlı kitaptan önceki bir sırada okumuştur.

• Dördüncü ve onuncu sırada bir Kemal Tahir kitabı okumuştur.

Bu bilgilere göre aşağıdaki ifadelerden hangisi kesinlikle doğrudur?

Soru 43

Bu bilgilere göre aşağıdaki ifadelerden hangisi kesinlikle yanlıştır?

Soru 44

Bu kitapsever,

I. beşinci

II. yedinci

III. sekizinci

sıralardan hangilerinde Stephen King’in bir kitabını okumuştur?

Soru 45

Bu bilgilere göre aşağıdaki ifadelerden hangisi doğru olabilir?

Soru 46

47. - 50. SORULARI AŞAĞIDAKİ BİLGİLERE GÖRE CEVAPLAYINIZ.

DİKKAT! HER SORUYU BİRBİRİNDEN BAĞIMSIZ OLARAK CEVAPLAYINIZ.

Bir kurumun düzenlediği geziye Konya, İstanbul, Adana, Muğla, Diyarbakır, Şanlıurfa, Trabzon illerinden ikişer öğrenci katılmıştır. Bu geziye Ali, Berrin, Cengiz, Deren, Evren, Fırat, Gül, Havva, İbrahim, Kemal, Lâle, Mustafa, Nevin ve Osman adlı öğrenciler katılmıştır. Bu öğrencilerin hangi illerden geldiğiyle ilgili olarak aşağıdaki bilgiler verilmiştir:

• Deren Muğla’dan, Kemal Adana’dan, Mustafa Trabzon’dan gelmiştir.

• Ali ve Evren aynı ilden gelmiştir.

• Gül ve İbrahim aynı ilden gelmiştir.

• Berrin ve Lâle Konya ya da İstanbul’dan gelmiştir ancak ikisinin geldiği il birbirinden farklıdır.

Bu bilgilere göre aşağıdakilerden hangisi kesinlikle doğrudur?

Soru 47

Bu bilgilere göre aşağıdakilerden hangisi kesinlikle yanlıştır?

Soru 48

Bu bilgilere göre aşağıdakilerden hangisi kesinlikle yanlıştır?

Soru 49

Fırat’ın Trabzon’dan geldiği durumda Havva hangi ilden kesinlikle gelmiş olamaz?

Soru 50

Bu bilgilere göre aşağıdakilerden hangisi Adana’dan gelmiş olamaz?

Test Bilgileri ve Sonuçlarım
  • Toplam Soru : 50
Ek Bilgiler