Fransız eleştirisinde birçok yöntem devresini tamamlamış, işlevlerini yerine getirmiş ve kaybolup gitmiştir. Öyle ki Fransız eleştirisi bugün eskiye göre o kadar önemli değildir ve ağırlığını yitirmiştir. Bu da eleştiride kimi sıkıntıların doğmasına yol açmıştır. Bugün eleştiriyi herkes biraz kendisi için, kendine göre yöntemsel belirleme kaygıları olmadan yapıyor. İç sınırlar silinmiştir biraz. Buna karşılık on yıl öncesinde pek düşünülmeyen, yirmi yıl önceyse hiç akla getirilmeyen bazı disipliner ortaya çıkmıştır.
Bu parçada Fransız eleştirisiyle ilgili yakınılan durum aşağıdakilerden hangisidir?
Ressamsanız, her şeyi ressam olarak görürsünüz. Tabağınızdaki yemekten tutun, seyrettiğiniz futbol maçını bile. Şairseniz, her şeye şair olarak bakarsınız. Ben de şiir yazmaktan başka bir şey düşünemiyorum. Sanatla uğraşıyorsanız başka türlü yapamazsınız. Çiçeklere, geçen trenlere, grev gözcülerine, her şeye. Kaçınılmaz bir şey bu. Bunun simgesi olarak Fazıl Hüsnü Dağlarca'yı tanıdım. Sanırım, düşlerini bile şair olarak görüyordu.
Yukarıdaki parçanın ana düşüncesi aşağıdakilerden hangisidir?
Gerçek anlamda tutkuyla sevenler için ölüm bir ceza değil, ayrıcalıktır; son nefesini veren aşık, Tanrı ile birlikte usulca yazgısına ortak olmuştur neredeyse. Bu bağlamda gerek Tristan ve Mecnun gerek İsalde ve Leyla gibi o çekimi mutlak biçimde tutkuya çevirenler için son yolculuğa çıkış düpedüz bir armağandır, ölüm acıyla bütünleşen göksel mutluluğun sonucudur burada. Oysa Don Juan ve Casanova'da görüldüğü üzere, salt cinselliğin belirleyici olduğu ilişkilerde karşılaştığımız ölüm ya zorunlu olarak ödenen bir bedel ya da yeryüzüne sıradan bir vedadır.
Bu parçada ölümle ilgili anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?
Shakespeare, Londra'da kafayı çekip bir "pub"ı dağıttı. Orada bulunan bir magazinci olayı fotoğrafladı. Gazetelerde kendisini gören Shakespeare, ı'Ben artık sanatçı oldum." dedi. Oturdu Hamlet'i, Macbeth'i, Kral Lear'i yazdı. Van Gogh, çöplerin toplanmadığına kızarak elinde bir bıçak, evinin damına çıkmıştı. Medya hemen oraya damladı. Van Gogh, kameraların önünde kulağını kesti. Keser kesmez de sanatçı oldu. Karacaoğlan çobandı. Koyunlarını güttüğü yerden geçen televizyoncunun biri, "Dur, şunu sanatçı yapayım," dedi. Çobana mikrofonu uzatıp "Merhaba Telegülle!" dedirtti. Karacaoğlan o anda sanatçı oldu.
Yukarıdaki parça aşağıdakilerin hangisinde ileri sürülen düşünceyi alaya almak için yazılmıştır?
Bizim kuşağımızın ve belki bir sonraki kuşağın göremeyeceği fakat gelecek kuşakların erişebileceği o günler asıl bayram günleri olacaktır. Çünkü bir azınlığın bir çoğunluğu sömüremediği emek fazlası değerden yığın yığın servetler edinilemediği, herkesin çalışmasının tam karşılığını aldığı, devlet hazinesinin talana uğratılamadığı ve sorumlulukların örtbas edilemediği her türlü düşüncenin tam bir özgürlük ve hoşgörü havası içinde tartışılabildiği gerçek demokratik toplumun günleri olacaktır o günler.
Bu parçada asıl anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?
"Düşünce" bir sanattır ve okuya okuya elde edilir. Şu halde "güzelliği düşünme sanatı'', güzelliğin gönülde tatlandırılması ya da güzelliğin tadına varma yeteneği olarak tanımlanabilir. Bu tat damak zevki değil; kaba duygular, maddi haz ve şehvet tadı hiç değil. Gerçek sanat eseri olan çıplak bir kadın heykelini seyreden kişinin mermeri canladıran sanatçıyı, sanatçının ruhunu, o heykelin vücut ve yüz ifadelerinde görmekten duyduğu sonsuz sanat heyecanıdır bu.
Bu parçaya göre güzelliği düşünme sanatı aşağıdakilerden hangisidir?
Uğraşı, kişiyi mutlu kılan şeydir; önce iyilik yaratarak etkili gücüyle bir kötülüğü kısa sürede iyiye dönüştürür. Bu nedenle yarın yine işbaşına! Evet, dün yaptığınızı yıkılmış bulursanız tıpkı karıncalar gibi, hemen yıkıntıları kaldırmalı! Yeni planlar kurmalı, çareleri yeniden düşünüp bulmalı! Böyle olursa dünyanın kendisi yuvarlanıp içinden parçalansa bile onu siz yeniden kurarsınız sonsuza değin ve zevkle.
Bu parçada okuyucuya verilmek istenen mesaj aşağıdakilerden hangisidir?
(I) Kendi kendisini amaç edinen kusursuz, gerçek bir dil olamaz. (II) Gerçek yaşantıların dışavurumu işlevini gördüğü sürece bir dilin kusursuzluğundan ve gerçekliğinden söz edilebilir ancak. (III) Bu yüzden çok eski, kişisellik üstü yaşantıyla dolup taşan halk dili her zaman işte öylesine güzeldir. (IV) Günümüzde sıradan bir insanın kendi dilini bu kadar kötü kullanması ona gereken özeni göstermemesinden değildir. (V) Olabildiğince derinlerde saklı bir nedenden, ger· çele ve güçlü yaşantıları yaşama güçsüzlüğünden kaynaklanmaktadır.
Yukarıdaki paragrafın hangi cümlesinde ideal dilin özelliklerinden bahsedilmiştir?
Okuldaki çocuklara ev ödevleri verilir, onlardan çeşitli alıştırmalar yapmaları istenir. Bu tür ödev ve alıştırmalar, onları hayata hazırlar. Onların sorumluluk ve bilinç sahibi olmalarını sağlar. Ben ödevin bu tür faydalarına inanıyorum ve ödeve karşı çıkmak yerine, ödev vermeyi destekliyorum. Ödevin gerekliliğine sonuna kadar inanan bir kişiyim.
Yukarıdaki parçaya göre, ödevin en büyük işlevi aşağıdakilerden hangisidir?
İnsan, edebiyatın her alanında ustalaşamaz. Şiir yazma konusunda çok iyi olan birinden, aynı zamanda iyi roman ya da hikaye yazması beklenmemelidir. Çünkü her insan kendi yetenek ve çalışmalarını belirli bir yöne doğrultmuş; o doğrultuda ilerleme kaydetmiştir.
Aşağıdakilerden hangisi bu parçadan çıkarılabilecek bir sonuçtur?