Dışişleri Bakanlığı görevlisi olarak çeşitli ülkelerde bulunan yazar, bu yapıtında, gittiği ülkelerde hem kendi yaşadığı ilginç olayları hem de Türk konsolosluklarında yaşananları anlatmış. Sudan’dan Hindistan’a, Pakistan’dan Meksika’ya pek çok ülkedeki kişisel acılar, hüzünler, ancak orada yaşanırsa bilinecek yönleriyle ve usta bir gözlemcinin titizliğiyle anlatılmış. Yapıt bir konsolosluk görevlisinin anılarını, yaşanmışlığın sıcaklığıyla yansıtıyor.
Bu parçada sözü edilen yapıt için aşağıdakilerden hangisi söylenebilir?
Söz nedir? Çiçek tozları gibi, insandan insana uçuşarak ruhları canlandıran, sonsuz dostluklar yeşerten bir rüzgar mı? Bitkilerin üreyip çoğalması, çiçek tozlarının oradan oraya taşınmasıyla mümkün oluyorsa insan duyarlığının, düşüncesinin yaşayıp gelişmesi de sözcüklerin tozlaşmasıyla gerçekleşiyor olmalı. Çağdan çağa, insandan insana, kültürden kültüre sonsuz bir duygu aktarımı... Orta Çağ şairi Sappho’nun “Mutlu kal, yıllar boyunca...” dizesi kimlere değe dokuna geldi, kimlerde sürgün vere vere ulaştı bize, kim bilir. Sözün bunca tazeliği, ölmezliği, dokunduğu her insandan yaşanmışlık taşımasına mı bağlıdır?
Bu parçanın anlatımında aşağıdakilerden hangisi yoktur?
Yazının kullanımıyla devirlerin değiştiği, hayatların şekillendiği dönemlerde, hattatlık en önemli mesleklerdendi. Mürekkebin divitle buluşmasını sağlayan hokka, hattat için önemli ve kutsaldı. Ceviz, abanoz, zeytin ve kuka gibi ağaçlardan; toprak, cam, pirinç, gümüş ve altın gibi maddelerden yapılan hokkaların içine bal mumunun veya çam sakızının eritilmesiyle elde edilen bir macun sürülürdü. Hokkanın içine ham ipek yumak yerleştirilir, adına “lika” denirdi. Bu sayede mürekkep, kaleme rahatça geçerdi.
Bu parçada hokkalarla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisine değinilmiştir?
(I) Bir dil bilimci olarak Lorenzo Valla, çarpıcı düşünceleriyle hümanizmaya çok önemli katkılarda bulunmuştur. (II) Valla, dilin, maddi dünyanın dışındaki başka her şey gibi kültürel bir insan ürünü olduğu düşüncesiyle devrim yaratmıştır. (III) Ardından, matbaanın bulunmasıyla da dille ilgili gelişmeler hızlanmış, dil bilim ve yazım kuralları oluşturulmuştur. (IV) Ortak dil kuralları üzerinde anlaşılarak hataları azaltılan Yunanca ve Latince metinler, artık kolayca başka dillere çevrilebilecek duruma gelmiş, böylece çok daha geniş kitleler tarafından okunabilmiştir. (V) Hümanizma üzerine yazılmış kitaplarda, hümanizmanın, kadın hayatını nasıl etkilediğine değinen önemli bölümlere yer verilmiştir. (VI) Ne var ki eğitimde bir devrimden söz edilirken bile hümanist felsefeci olarak saygı gören kimi kadınların düşünsel yaşama katılımının sınırlı olduğu bu çalışmalarla ortaya konmuştur.
Bu parça iki paragrafa ayrılmak istense ikinci paragraf hangi cümleyle başlar?
Şiirin artık okunmadığına ilişkin yakınmaların pek de yerinde olmadığını söylemek isterim. Çünkü Türkiye’deki durum, okurdan çok, yayıncıların ve kitabevlerinin türsel tercihlerinde düğümlenmektedir. Sektör, en çok gelir getiren türleri ve ürünleri tercih ediyor ve piyasada bunlar kendine yer bulabiliyor. Bu durumda, şiirin, insani yanımızı, duygularımızı, düş gücümüzü zenginleştiren bir tür olarak edebiyat piyasasını elinde tutanlar ve yönlendirenler tarafından tercih edilmesini beklememek gerekir.
Bu parçada aşağıdakilerin hangisine karşı çıkılmaktadır?
Herkesin bir hayat hikayesi vardır. Çoğu insanın hayatı, az çok öngördüğü bir çizgide, suyun dere yatağında akışı gibi akar gider. Kimilerininki de benimki gibi biraz daha farklı seyreder. Ben hayatımı özlemlerimle değiştirmeye ve onların peşinden gitmeye çalıştım; iyi insan olmayı, bunun sağlayacağı doyuma ulaşmayı istedim.
Bu parçada anlatılan farklı iki yaşam biçimi aşağıdakilerden hangisidir?
Yaşlılıkta edinilen zenginlikler saymakla bitmez. Ama ben bunları kazanmak için yaşlılığı beklemedim. Bunları yaşını başını almış kişilerden öğrenmeye çalıştım. Bu nedenle izlemeyi, dinlemeyi, okumayı tercih ettim. Kısa yoldan, özellikle yaşamaya cesaret edemediklerimi öğrenirim sandım. Ama öyle olmuyormuş, bunu şimdilerde anlıyorum.
Bu parçada söylenenlerden aşağıdakilerin hangisine ulaşılabilir?
(I) Korku-gerilim türünün en çok satan yazarlarından biri olan Stephen King, bu kez farklı bir konuyla karşımıza çıkıyor. (II) Kitabında “yazma”yı ve “yazma deneyimi”ni ele alıyor. (III) Böylece biz okuyucularını şaşırtmayı başarıyor. (IV) 1999 yılında yazılmaya başlanmasına karar verilen kitabın yazımı, yazarının geçirdiği bir kaza nedeniyle tehlikeye düşüyor. (V) Yazar, uzun bir süre tedavi görüyor. (VI) Tedaviden sonra tekrar sözcüklerin başına geçiyor.
Metropoller önce ormanlarını, sonra korularını, ardından da ağaçlarını yitirir. Yiten yalnızca bitkiler ve ağaçlar da olmaz. Doğanın yaşam zincirinin bir parçası olan hayvanlar da bundan payını alır. Dallara yuva yapan kuşlar, kovuklara gizlenen sincaplar bunları yapacak yer bulamaz. İnsanlar, onları ansiklopedilerde, televizyon belgesellerinde görmeye başlar ve gerçekte yitirdiklerinin, yaşadıkları dünyanın ortak zenginliği olduğunun farkına varmazlar. Hayvanat bahçeleri, bu yiten ve yitmekte olan zenginliğin belki de son örneklerini bize gösterir.
Bu parçaya göre aşağıdakilerden hangisi kentleşmenin sonuçlarındandır?
Edebiyat benim yaşamımda ikili ve çelişkili bir rol oynar. Yazmak, insanın anılarını perdeliyor, unutmayı kolaylaştırıyor. Yazdığım zaman anılarımı, onlardan kurtulabiliyorum. Ama bir yandan da yazmak, anıları yeniden canlandırmak için oynanan bir oyundan başka bir şey değil. Ne kadar yazarsam anılarım dönüp dolaşıp o ölçüde ele geçiriyor beni.
Bu parçanın bütününde yazar neden söz etmektedir?